01.05.1979
TARİHLİ
AYDINLIK GAZETESİ
BÖLÜM
I
KADINLARIMIZIN
YARATTIĞI FARK EDİLMEYEN ZENGİNLİĞİMİZ HALI
Hazırlayan: ERDOĞAN
ILDIZ - HALI EKSPERİ
Halı
satışından petrol giderinin büyük bir kısmı karşılanabilir:
Kadınlarımız yarattığı
fark edilmeyen zenginliğimiz halı, asırlarca bu topraklar insanının
başlıca sanatlarından biri olmuş ve halen de olmaktadır. Bu
sanat dalında çalışan insanlarımızın yarattığı değer
senede yaklaşık olarak
10 milyar Türk lirasını bulmaktadır. Bu muazzam rakam
yurdumuzda üretilen diğer kalem mallara kıyaslanırsa (tütün,
pamuk,vs.) Konunun önemini bir kez daha ortaya çıkar. Şöyle
ki senede birkaç milyarlık bir pamuk üretimi için hükümetin
taban politikası teşvik tedbirleri vs. bulunmakta ve konuyu yakından
takip etmektedir. Aynı durum tütün içinde, başka tarım ürünleri
içinde, mevzubahistir. Sanayi ürünlerinde de böyle bir denetim
ve temel politikalar ,az çok vardır.
TEMEL POLİTİKA YOK:
Yurdumuzun
hemen hemen her yöresinde dokunan el halılarımızdan yüz binlerce
insanımız ekmek yemektedir. Bu kadar çok kişiyi ilgilendiren
bir konuda yurdumuzda maalesef belirli
bir temel politika ve yakından takip söz konusu
değildir. İşin her safhasında olan işlemler tamamen
tesadüflere bırakılmış kendi halinde gitmektedir. Bu konuya
getirilecek birtakım önlemlerle yurdumuza kazandıracağımız
döviz birkaç misli artırılabilir.
Şu
anda tüm halıcılığımızın çeşitli yollardan yurdumuza
soktuğu döviz miktarı yüz milyonlarca doları bulmaktadır. Bu
miktar artırılırsa, günümüz şartlarında konunun ehemmiyeti
bir defa daha ortaya çıkar. Sırf petrole harcadığımız iki küsur
milyar doları göz önünde bulundurursak elde edeceğimiz gelirin en azından petrol giderlerine alternatif
olduğunu görürüz.
GERİ
KALMIŞ BÖLGELERDE ÜRETİLİYOR:
İşin ilginç olan yanı bu değeri
üretmek için hemen hemen her şey Türkiye’de vardır. Bu
konuda dışarıya bağımlı değiliz, yaratılmak istenilen bağımlılıkta
bir iki önlemle bertaraf edilebilir. Konunun yöresel özelliklerini
de hesaba katmakta yarar vardır. Halı dokunan yöreler
genellikle geri kalmış yörelerimizdir. Dokuyan insanlarımızı
genellikle Yörük tipi yaşantılarını
sürdürmektedir. Bunların yörelerimize göre dağılımlarını
şöylece özetleyebiliriz. Doğu Anadolu’da: Kars, Erzurum,
Van, Antep, Adıyaman, Malatya, Sivas, Kayseri. Orta Anadolu’da
Konya, Niğde, Kırşehir. Güneyde Toros yörükleri, Antalya.
Batı Anadolu’da Muğla, Isparta, Burdur, Kula, Balıkesir,
Marmara’da Hereke, İstanbul diye sıralayabiliriz.
ÖNEMLİ
NOKTALAR:
Konuyu böyle açtıktan sonra yazımızın
gayesini şöylece özetleyebiliriz.
Halıcılığa
tüm emeği geçen insanlarımızın adedi hakkında bir fikir
vermek. Bu konuda alınacak kararların ne kadar insanımızı
etkileyeceğini vurgulamak.
Halı
kalitelerinde yükselmeyi sağlayan temel esaslara ışık tutmak.
Üretimde kapasiteyi artırmak için
öneriler ve emekten tasarrufun yolları.
Halılarımızın
pazarlanmasında üretimden kullanıma, kullanımdan dış satıma
kadar olan ilişkileri aydınlatmak. Bu ilişkilerin koordine
edilmesinin milli bünyemize yapacağı ek katkıyı belirlemek.
UYGARLIK
TARİHİ KADAR ESKİ:
Yazının gayesini de böylece
vurguladıktan sonra konuya tam bir bakış açısı verebilmek için,
işin tarihçesini anlatarak söze başlayalım.
Halıcılığın
tarihi kadar eskidir. İlk insanların istedikleri
evsafta hayvan postlarını taklit etmek istemeleri ile doğan
halı yapımcılığı günümüze kadar yenilenen desen ve
renklerle gelmiştir. Bu uğraşlı işi anlatırken bunun halen günümüzde
sosyal bünyemiz içindeki yerine işaret etmekte de yarar vardır.
Halı dokuma sanatı anadan kıza geçen görme ile öğrenilen
bir beceri sanatıdır. Kız küçük yaşlarda çevresinde
ablalarının, annesinin ve diğer kadınların yaptıkları halıları
görerek büyür, gelinlik çağına girince evin temel direği
olan halıyı dışarıdan para verip almayacağı için (kapalı
ekonomi sisteminde) bunu kendisi dokuyacaktır. Çeyizini dokurken
aynı zamanda müstakbel kayınvalide namzetlerine becerisini
de kanıtlaması gerekmektedir. Böyle kapalı toplumlarda
iyi halı dokumayan, iyi becerisi olmayan kızlar güzel de
olsalar makbul sayılmazlar. Çünkü esas olan üretken olmaktır.
Evet kız böylece müstakbel kayınvalideler tarafından imtihan
edilirken halısını dokur. Bu halıyı meydana çıkarabilmesi için
şu işlemleri yapmalıdır.
ULUSAL
NİTELİKLERİ BOZUYOR:
Genç kız önce en sevdiği kuzuların
yünlerini birkaç sene biriktirir ve gerekli yünü elde ettiğinde,
bu yünleri dere kenarında güzelce bir yıkar, bunun için köpüşte
denilen gürz gibi bir tahta kullanılır. İyice yıkadığı bu
yünleri kuruttuktan sonra basitçe yapılmış demir bir tarakta
tarayarak bir köpük şekline dönüştürür. Bundan sonra bu yünü
iplik yapması gerekmektedir. Başlar yünü eğirmeye, bunun içinde
topaç şeklinde tahtadan yapılmış kirman denilen bir alet
kullanılır. Bu işte maharet aynı çapta ve kuvvette yüzlerce
metre ipi sağlam bir şekilde çıkarabilmektir.İstediği nitelikte ipi elde
ettikten sonra bu ipleri boyamaya sıra gelir. Çevresindeki
otlardan, köklerden, yapraklardan, böceklerden, boyama için
malzeme toplar. Bunları kaynatarak kendi ananevi usulleri ile
ipini boyar. Genellikle ağaçtan yapılan tezgâhını da uydurdu
mu ipini gerer, başlar halısını dokumaya.
Ananevi desenleri zaten kafasındadır
bunları genellikle bir kağıda dökmez, dökemez zaten kalem
tutmasını da bilmez çoğunlukla. Elde ettiği halıyı yuvasında
kullanır. Bu halı kuşaktan kuşağa kullanılarak geçer. İyice
eskidiğinde ailenin bir ferdi paraya ihtiyacı olduğunda satar.
Bunları toplayan gezginci esnaf büyük yerleşim yerlerindeki
yarı toptancı esnafa satar, buralardan toptancı esnaflar
toparlayarak önce yıkatır, sonra tamirini yaptırarak turistik
mal satanlara veya ihracatçılara satar. Bu tür halılar bunca
kullanımdan sonra yine de iyi fiyata dışarıya satılabilir.
Bu tarzda dokunan halılar birçok yöremizde
kolay ticari kazançlar hesap edilerek milli bünyelerinden uzaklaştırılmış
çalma ticari desen ve renklere dönüştürülmüştür.
Bilhassa, bu yüz yılın başlarından itibaren yurdumuz halıları
süratle milli bünyelerinden uzaklaşmışlar, birçok yöremizde
malzeme, işçilik, desen ve renkler bozulmuşlar ve halen de
bozulmaya devam etmektedirler. Son zamanlarda Avrupa’nın floşu
ve boyaları halıcılığımızda kökleşme yolundadır. Bu
durum için acilen önlem alınmalıdır.
Üretimin geleneksel ve sosyal tarafını
böylece gördükten sonra bir
de ticari üretim tarzını görmekte yarar vardır. Halıların
iyi dokunduğu ve ulaşımın kolay olduğu yörelerde tüccar müşterisinin
seveceği tarzda renk, desen işçilik ve malzemeyi kullanma
yoluna gitmiş, böylece o yörenin insanı kendi geleneksel çalışma
tarzından yavaş yavaş uzaklaşmıştır. Tüccar çabuk üretim,
hızlı satış yolunu genellikle benimsediğinden, ister istemez
malzeme ve işçiliği bozmuştur. Bunun
istisnai halleri de mevcuttur, mühim olan bu istisnai olan
ıslah halini yaymaktır.
KAÇ
KİŞİ ÜRETİYOR:
Şimdi yukarıda bahsettiğimiz tüm
üretim pazarlama fonksiyonları içinde emeği geçen kişileri
toplu halde sunup, konunun kapsamına aldığı kişilerin adedi
hakkında bir fikir sahibi olalım.
1.Yün işi yapanlar, 2. İplikçiler,
3. Boyacılar, 4. Tezgahçılar, 5. Dokuyanlar,
6. Küçük toplayıcı esnaf, 7. Toptancı tüccar, 8. Yıkamacılar,
9. Tamirciler, 10. Perakendeci ve ihracatçılar, 11. Bu işlerle
uğraşan bürokratlar.
Bu işleri yapanları topladığımızda
1 milyonu aşan bir ordu görürüz. İyi bir üretim politikası
ile bu çalışan adedi birkaç misli de artırılabilir. Bu da göz önüne
alınırsa konunun önemi bir kez daha ortaya çıkar. Bu kadar çok
kişinin kaderi yapılan üretimin kalitesi ile ilgilidir. Zira üretimdeki
kalite düştüğünde uzun vadede bu insanlar işsiz kalacak veya
emeklerini daha ucuza kaptıracaklardır. Üretimdeki kaliteyi artırdığımızda
üretilen bu milli değerin birkaç misli fazla değere satılması
mümkündür ve gayede bu olmalıdır. Yani ülkemizde 10 milyar
lira civarında olarak tahmin edilen iç ve dış piyasaya yönelik
üretim, akılcı bir organizasyonla 20-30 milyar liraya çıkarılabilir.
Bu konuda en ufak bir ihmal toplumumuza en azından 10 milyar
liraya mâl olabilir.
BELİRLEYİCİ
FAKTÖRLER:
Bu kadar önemli bir servete sahip
çıkmak için halının kalitesini belirleyen faktörleri iyi
bilmek lazımdır. Halının kalitesini belirleyen faktörleri şöyle
sıralayabiliriz.
1.
İpin
nevi ve kalitesi.
2.
Boyanın nevi ve kalitesi.
3.
İşçiliğin
(düğümün) nevi ve kalitesi.
4.
Desenin nevi ve kalitesi.
5.
Yaş.
6.
Piyasalamadaki
başarı.
Şimdi toplu halde gördüğümüz
bu faktörleri teker teker açarak anlatalım.
İPLİĞİN
NEVİ VE KALİTESİ:
İp yapımında kullanılan maddeleri 3 sınıfta toplayabiliriz,
Bunlar:
1.
Hayvansal
malzemeler
a)
Yün,
b) ipek, c) Kıl vs.
2.
Bitkisel
malzemeler:
a)
pamuk,
b) keten, c) floş vs.
3.
sentetik
malzemeler :
a)
Naylon, b) Perlon, c) Orlon, vs.
Bu üç malzeme türlerinin
dayanırlıklarında muazzam farklar bulunmaktadır. Bunların içende en fazla dayananı
hayvansal malzemelerdir. Diğer ikisine geleneksel halılarımızda
pek rastlanmaz. Fakat daha evvelde belirttiğimiz gibi kişiler
ticari halılara doğru eğildikçe 2. ve 3.sınıf malzemeler halıcılığımıza
süratle giriyorlar. Bu durumda iyi savaşmak için iyi ile kötüyü
bir birinden ayırt edebilmek lazımdır. İpin nevin bulmanın en
iyi yolu da ipten bir numuneyi yakmaktır. En iyi malzeme olan yün,
ipek yanmazlar. Alev tutulduğunda yanar, alev çekildiğinde sönerler
ve saçın kılı gibi kokarlar. Diğer iki grupta olan ticari
malzemeler alevle yanar, sentetik maddeler ayrıca eriyip yapışma
durumu gösterirler.
Halılarımızda
kullanmanız gerekin en iyi malzeme çeşidini böylece
belirttikten sonra,
en iyi malzeme olan yünün değişik kalitelerini ve bu yünlerin
değişik hükümlerini tanımada da büyük yararlar vardır. Yünün
değişik kalitelerini
de şöyle özetleyebiliriz. 1. Kuzu yünü, 2. Koyun yünü, 3.
Postlardan elde edilen yünler (canlı hayvan değil) 4. Tekrar
devreye sokulmuş yünler (Eski eşyalardan, yün, çorap,
pantolon vs. elde edilen paçavra yünlerin, naylon ile karıştırılarak
yapılan yünler) Bu değişik kalitelerin içinde en iyi olanı
kuzu yünüdür. Kuzu yünü parlak, yumuşak, yağlı çok dayanıklı
olur, kullanıldıkça parlar. Koyun yünü parlak, yumuşak ve
daha az dayanıklı olur. Yinede çok iyi yündür. Post yünleri
kuru ve dayanıksız olurlar. En kalitesiz olan dördüncü sınıf
yünden halıcılığımızı süratle temizlememiz gerekmektedir.
Diğer bir husus yünlerin
bükülüş şeklidir. Belli başlı büküş şekillerini de şöyle
sıralayabiliriz. a) Kirman (Topaç gibi basit tahtadan yapılmış
bir alet) b) Çıkırık
(tekerlek gibi tahtadan yapılmış yarı mekanik ilkel bir alet).
c) Fabrika bükümü. Halıcılarımız
arasında günümüzde yaygın olan görüş iyi yünün elde
kirmanla iğirilmesi yönündedir,
şahsen ben bu kanaati paylaşmıyorum. Zira yün iyi
olduktan sonra bu ipin el ile iğirilmesi için harcanan zamana
yazıktır. İnsanımızın bunca emeğinin bonkörce harcanması
yerine, iyi yünleri fabrikalarda bükme yoluna gidilmeli,
tasarruf edilen zamanla üretimi artırmaya yönelik çalışmalar
yapılmalıdır.
02.05.1979
TARİHLİ
AYDINLIK GAZETESİ
BÖLÜM
II
Öz
kaynaklarımız kaliteli üretim için elverişlidir
Emperyalist
ticaret ve kültürün yönlendirmesi neticesi bilhassa
1940’lardan sonra halıcılığımıza kötü malzeme ve
teknikler süratle girmişler ve halende girmeye devam etmektedir.
Bizim olan iyi değerlere sahip çıkarak
batının teknolojisini uzun vadedeki çıkarlarımıza uygun
olarak kullanıp, bu tür tertiplerle mücadele etmeli, kaliteli
üretimi arttırmalıyız.
Bu konuyu iyi anlatabilmek için bir misalden faydalanalım. Bugün
sadece dış satıma dönük olarak üretilen Kayseri’nin Floş
halıları, malzemenin ve boyanın iyi olmaması neticesi kısa
zamanda yıpranacak, bir on beş yirmi sene sonra halıcılığımız
için yüz karası olacaklardır. Halbuki şu anda, bu tür halılar
yapılan cazip renk, motif ve işçilik sayesinde çok iyi satılıyor.
Meseleyi uzun vadede düşündüğümüzde bu tür çabuk kazanç
ve satım hırsının hiçte memleketimize hayırlı olmadığı
anlaşılır. Ayrıca bu tür göz boyama türünden
yapılan halıdaki o güzelim işçiliğe
yazıktır.
BOYANIN
NEVİ VE KALİTESİ
Boyaları da iki sınıfta toplamak mümkündür.
A)
Tabii boyalar
B) Sentetik boyalar
Tabii boyalar çevredeki otlardan,köklerden,hayvanlardan,böceklerden
elde edilen boyalardır.
İyi yapıldığında çok dayanır,solmaz, kullanıldıkça güzelleşir
ve değeri
artar.
Nelerden bu tür boyaların elde edilebileceğini birkaç örnekle
belirtelim. Soğan
kabuğu çok
güzel kırmızı, kahverengi ve bu renklerin değişik tonlarını
verir. Zerdeçal
ve safran çok
iyi sarı ve tonlarını, boya kökü kahverengi ve kırmızının
muhtelif tonlarını, kına kızılı, ağaç yosunu pembeyi
verir. Yüzyılımızın başlarında emperyalistler ürettikleri
boyaları satabilmek için tabii boyaların çok külfetli yapıldığı
tezinden hareketle birçok yörede kök boyaların yapımını
durdurmuşlar, bu tezden hareketle bilhassa Cumhuriyet’ ten
sonra halıcılığımızı boyada dışarıya bağımlı şekle
getirmişlerdir. Şu anda dünyada her tarafta iddia edilen tez
halıların tabii boyalarla yapılamayacağı tezidir. Halbuki
tabii boya yapmak o kadar da zor olan bir şey değildir yeter ki
kolay olan dışarıdan alma alışkanlığını bırakalım, eski
tabii boya formüllerini tekrar ıslah edelim.
Sentetik boyalardan kurtulup, tabii
boyaları halıcılığımıza soktuğumuzda, hemen hemen aynı
miktarda emekle yaratılan mali değeri birkaç misli arttırabiliriz.
Bu konuda gözden kaçırılmaması lazımdır. Çünkü hem döviz
vermiyoruz kullandığımız boyalara, hem de bu tür boyalar halının
değerini uzun vadede birkaç misli attırıyor, böylece yurt
ekonomisine iki türlü faydalı oluyorlar. İpi ve boyaları
anlattıktan sonra gelelim işçiliğin önemine.
İŞÇİLİK(DÜĞÜM)
NEVİ VE KALİTESİ:
Halı literatüründe genellikle düğüm
tarzları iki grupta toplanmaktadır.
1) Milli düğüm
2) Ticari düğüm
Birinci
gruptaki düğümlere a)
Türk düğümü b) Gördes düğümü c) Çift düğüm de
denilir.
İkinci
gruptaki düğümlere a) İran düğümü b) Sena düğümü c)
Tek düğüm de denilmektedir.
Sınıflamayı Türk ve İran düğümü
diye yapmadık, zira her iki memlekette de iki tür düğüm tarzı
kullanılmaktadır. Hangi yörede ticari halılar gelişmişse o yörede
ticari düğümler gelişme yoluna gitmişlerdir: Günümüzde
halen de işçilik değiştirme çabaları sürmektedir.
Bu konuya böylece bir açıklık getirdikten sonra
gelelim esas olan mühim mevzu ya.
Şu
anda yurdumuzda genel eğilim sık düğümlü, yoğun işçilikli
İran ve Kafkas
Kopyası
halılar yönündedir. Bunu süratle bu etkilerden kurtarıp
normal bir işçilikle
düzgün
ve ölçülü iş yapıp anormal bir efor sarf etmeden emeğimizin
değerini fazlası ile
alabiliriz. Çünkü dünyada şu anda aranan halıda ince işçilikten
başka ölçülü iş,iyi
malzeme, cazip kaliteli renkler ve öz desenlerdir. Yani tüm değeri
ince işçilikte toplayıp,
sadece bu konuya ağırlık vermek insanımızın emeğine yazık
etmektir. Bir
başka hususta, halıya verilecek işçiliğin üretim kapasitesi
göz önüne alınarak verilmesi
durumudur. Emek yoğun halılar, sadece bir sınıfın isteklerine
cevap verecek özelliklerdedir. Halbuki üretim, tüm sınıflara
hitap edebilmeli ve yaygın olmalıdır.
Yaş mevzuunda göreceğimiz gibi, bu tür yaygın kullanımla
eskiyen
halıları,
yine çok iyi fiyatla dışarıya satmamız mümkündür. Diğer
yandan eskimiş halısını
satan vatandaş elde edeceği parayla yeni bir veya birkaç iyi
halı
alabilecektir.
DESEN:
Desenlerde iki grupta
toplanabilir.
a)
Milli yöresel desenler
b) Çalma ticari desenler
Halı dokunan her yörenin bayrak
gibi değişmeyen milli bir desen ve renk kompozisyonu vardır, bu
tür desenlere milli desenler denilir. Bu tür desenleri her
zaman tanımak,
isimlerini bilmek kolaydır ve eskidikçe kıymetlenirler. Milas,
Yahyalı Taşpınar,
Yağcıbedir, Döşemealtı, Kürt v.s. Bu tür desenleri kızlar
atalarından gördükleri
gibi kendi zevkleri ve anlayışlarını da katarak dokurlar. Bu
sebepten hepsinin ayrı
bir karakter yapısı bulunur. Ticari çalma desenlerde, o günün
modasına göre bir
desinatörün çizdiği renk ve desenleri yapmak
mecburiyetindedir. Bu tür
halılarda
sanatsal, folklorla özellikler pek azdır. Çalışmalarımız
belli başlı milli desenlerimizi
geliştirici, bu desenlerimizdeki renk kompozisyonlarını ıslah etme yönünde
olmalıdır. Çünkü desenler ne kadar milli, işçilik ne kadar
ince olursa olsun berbat renk
kompozisyonlu halıyı kimse almaz. Desenin etkilediği diğer bir
konuda uzun vadede
eskiyen bu tür halıların değerlerinde meydana gelen artmalardır.
Desenlere
dikkat etmekle dış satımda en azından yüzde elli avantajlı
duruma
gelebiliriz.
YAŞ
:
Yaş, halı için mihenk taşıdır.
İyi
halı kullanıldıkça güzelleşir. Kötü halı kullanıldıkça
çirkinleşir.
Bu gerçeğin
ışığında işin uzun vadede ekonomik yönüne baktığımızda
bir
takım gerçekleri daha iyi görürüz. Bugün iç piyasaya hitap
eden halılarımız genellikle insanımızın kullanmasını müteakip
hemen hemen yok pahasına
yurt dışına satılmakta veya evlerde yıpranıp gitmektedir.
Halbuki akıllı bir piyasa şekillendirmesi ve reklamla halkı
aydınlatıp, halılarda kaliteleri, maksimum seviyede kullanıp
tekrar satmaya göre ayarlarsak, sonuçtan birkaç misli kârlı
çıkabiliriz. Halıcılığımızda en geri kalmış mevzulardan
biri halının pazarlamasıdır. Bu sebepten Bu konuyu da ayrı
paragraf olarak anlatacağım.
PAZARLAMA
Bu konuyu A sın dan Z sine
tekrar planlayıp üretilen bu milli değere sahip çıkmak
lazımdır.
Üstteki beş paragrafta belirtilen şekilde dokunan halılarımıza
ilk önce kullananın
sahip çıkması lazımdır. Yurdumuzda yanlış kullanım
neticesi milyonlarca
liralık değer
heba olmaktadır. Bunun için halı satıcılarının gerekli
bilgileri kullanana
aktarabilmeleri
için onların gerekli bilgileri elde edebilmelerini kolaylaştıracak
yayınlara
öncelik tanımalıyız, diğer yandan kendi insanımıza milli
desenlerimizin
ekonomimiz içindeki
yerini anlatabilmeli, halkımızda bu tür halılara talebi
yaratacak
modayı geliştirmek
için yoğun yayın yapmalıyız. Diğer yandan konunun kârlılığını
kullanana
anlatabilmeliyiz. Malın iç piyasada rahat satımını gerçekleştiren,
satıcısını
yetiştiren,
alıcısının iyi kullanım yapmasını sağlayan yayınlardan
sonra ağırlık
verilmesi
gereken diğer mevzular sırasıyla şunlardır: Kullanılan bu
halıların doğru
yıkamasını
yapabilecek, iyi tamirini yapabilecek kadronun oluşması için bu
konuda
gerekli
kurslar açılmalı, konunun önemi görülmelidir. Diğer yandan
düzgün şekilde
eskiyen bu tür
halılarımızı gerekli şekilde tanıtacak yabancı lisanlarda
yayın yapılmalı
gerekli alıcının
oluşması sağlanmalıdır. Bu arada bunları dışarıya satan
kimselerin
esas
bilgileri elde edebilmeleri için bol eğitici yayın yapılmalı,
satımda bürokratik
engeller
kaldırılmalı, bu konu bir bütün olarak ele alınmalıdır. Bu
konuda devletimize
halıcımıza,
yazarımıza, bilim adamımıza pek çok vazifeler düşmektedir.
Üreticinin
bu pazarlama işlemleri içinde fazla değer almasa da bu
pazarlama
mekanizmasının
islah edilmesi neticesinde olacaktır. Köylerde dokunan her halının
şu
yollardan dış satımı yapılmaktadır. Dokunan halı küçük
toplayıcı esnaf veya
kooperatifler
eli ile toptancı veya perakendeci esnafa satılmaktadır.
Perakendeci
esnaf
genellikle komisyoncu rehberlerin aracılığı ile gelen yabancı
müşteriye bu
halıyı
satmaktadır. Bu işlemler ve aracılar sayesinde, on bin liradan
üreticiden çıkan
yabancı müşteriye
otuz, kırk bin lira arasında ulaşır. Bu kâr çeşitli
kademedeki aracılar arasında bölüşülür. Esas olan bu
fiyatlara satılan halının fiyatını düşürmeden
bu kâr dağılımında
üreticinin payını arttırabilmektir.
BİTTİ
MAKALEDE KULLANILAN BAZI RESİMLER
|
|
YÜNÜN
DEREDE KÖPÜŞTE İLE DÖVÜLÜŞÜ
|
KİRMAN
İLE İPİN EĞRİLİŞİ
|
|
|
|
|
|
|
KİRMAN
İLE İPİN EĞRİLİŞİ
|
BİTKİSEL
BOYA ELDE EDİMİNDE KULANILAN BAZI BİTKİLER
|
|
|
DOKUMASI
BİTMİŞ OLAN HALI YARI MAMUL SAYILIYOR.MAMUL HALE
YIKANDIKTAN SONRA GELİYOR
|
KULANILAN
HALILARIN TAMİRE BAKIMA DA İHTİYACI VAR
|
|