GEL KİTABININ III. BÖLÜMÜ

SONSUZ HAZ

Olgunluğun evrelerinden geçerek gidiyoruz. Hayatımızı bir düzene soktuk,işimizde de oldukça başarılıyız. Bir süre sonra bu yetmeyecektir. Beynimiz bir halterci gibi ağırı kaldırdıkça daha ağırı, daha zoru başarmak isteyecektir. Normal olarak kişi başardıkça daha çok başarıya susar, tembel değilse.

Belirli bir alt yapıyı yaptıktan, belirli doyumlara ulaştıktan sonra, başarının verdiği hazla çok tehlikeli bir konuma gelir beyin. Başarılmış her şey bir müddet sonra monoton gelmeye başlayacaktır. Monotonluk sıkar insanı ister istemez. Haz alamaz bir süre önce haz aldığı şeylerden. Haz alamayınca da hayat zor olur kişi için. Öyle ise hazzı canlı tutmalı, devamlı motoru ateşleyen mekanizma gibi bir mekanizmayla hazzı tazelemeliyiz. Haz hayatın en temel motivasyonudur. Hazzın bittiği sınır, en tehlikeli yerdir. Kişi ne yapıp edip, hazzı tazelemeli, tutunacak bir dal, çirkinlikler içinde bir güzellik yakalamalı, yakaladığı bu güzelliğe inanarak da hazzı tekrar yavaş yavaş güdülemelidir.

Şimdiye kadar gördüğümüz bölümler somut kavramlarla uğraşıyordu. Hayatın düzenli ve mutlu olmanın sırrı beş noktada toplanıyor. İşte başarı ise somut 4 noktayla gerçekleşebiliyordu. Gayret edilince zor olan tüm bu noktaları başarmak vasat bir kişi için mümkündü. Ancak bundan sonra işler değişiyor. Konular daha çok beyni zorlayıcı soyut kavramlara doğru gidiyor. İlk iki bölümü başarmışlardan bir kısmı yorulup " şimdiye kadar başardığım bana yeter " deyip daha ileri gitmeyebilir. Böyle yorgunların yerlerini bilmeleri, ilerlememeleri daha hayırlıdır bu noktadan sonra. Soyut kavramlarla uğraşmak daha zor, çözemezse insan mutsuz olur. Başaramamaksa en büyük mutsuzluk kaynağı. Durmayı bileceksin. Durmayıp, haddini bilmeden gücünden büyük işlere kalkarsan, kaş yapayım derken göz de çıkarabilirsin. Ölçüyü bilmek güzel şeydir.

Şimdiye kadarki bölümleri şekillendirmek kafada hiç de zor değildi. Hayatın içinde her an yüz yüze olduğumuz konular. Ancak bundan sonra hazzı arıyoruz. Hazzın sonsuzluğunun sırlarını. Her an elimizin altında olması gereken hayat yakıtımızı. Bu yakıtı elde tutmak hem çok kolay hem de çok zor. Zor olan zamanlar bu 3 maddeyi hatırlamaya çalışın yeter.

1- Biçimlendirmek

2- Renk

3- Müzik

GEL KİTABI III. BÖLÜM

MADDE 10. ŞEKİL

Hazzı yakalamak için önce şekillendirmeliyiz konuları kafamızda. Şekilsiz hiç bir şey mutluluk, haz vermez insana. Çoğu kez şekillendiremediği çözemediği şeylerden kaçar insanlar. Kaçış, devekuşu gibi kafamızı kuma sokuş, realiteleri yok etmez. Düşünmemekle, o konu ile uğraşmamakla bir yere varamayız. Şuur altımız rahatsızdır çözemediğimiz için. Beynimiz şuur altımızın dürtüsü ile ister istemez uğraşmaktadır bu şekillendiremediğimiz konu ile... Gizlice bir çıkış yolu aramaktadır. Ancak şekillendirince rahatlayacaktır beyin. Şekillendirmek ise zordur, çok zor.

Tanrı, aşk, güzel, kainat, sonsuzluk, davranış, tabak, çanak. Bütün bunları şekillendirmek hiç de kolay şeyler değil. Şekillendireceğiz ve verdiğimiz şekil bize haz verecek. Ondan mutlu olacağız. Yaptığımızdan, verdiğimiz şekilden tatmin olacağız. Küçücük bir çocuğa bakınız, kendi vicdanı ile başbaşa, oyun oynuyor. Yapıyor, bozuyor, kafasındakini bir şekle dökmeye uğraşıyor. Yaptığına bakıyor içine sinmiyor, bir daha deniyor, olmuyor. Başaramayınca hırsından ağlamaya başlıyor, tertemiz duygularla. Saklamadan şekillendiremediğini itiraf da önemli bir olgudur çocuk misalinde olduğu gibi. Pek çok kişide çocuktaki erdem ve cesaret yok. Hem şekillendiremiyorlar, hem çözemiyorlar, hem de kendilerine ve karşısındakilere itiraf etmeden, çözemedikleri o konuya dokunmadan, tembelce etrafında dans ediyorlar. Tabii bu sahtekarlık. Hem çözeme, hem de konu çözülmüş gibi yap, karşısındakini aldattığını sanarak. Belki karşıdaki de aynı durumda. Ancak kişiler içlerindeki beni asla aldatamazlar. İşte orada huzursuzluk vardır. Kişinin içindeki ben, şairin dediği gibi, " bir ben var bende benden içeri " işte o beni aldatmak biraz zor.

Onun için şekillendireceğiz el mahkum. Sağlam bir yere bağlayacağız rahat etmek için. Yoksa şekillendiremediğimiz her şey bizi rahatsız edecek ilelebet.

Şekillendirmeyi daha somut bir mecraya sokmak için öncelikle tabak çanaktan işe başlayalım. Ne kadarımız günlük yaşamda işlerimizi kolaylaştımak için yeni bir takım şekiller, formlar yaratabilmişizdir? Kullandığımız her şeye şeklini geçmişte bir beyin vermiş. Adam düşünmüş taşınmış " şu işi en iyi, en rahat nasıl yapabilirim " diye. Düşüncelerine bir şekil vermeye başlamış. Denemiş. Çoğu kez olmamış, tekrar şekil vermiş, yine olmamış. Düşünceleri şekle sokmak çok zor bir şey. Hele şekle sokulan düşünceleri formüle edilen fikirleri, somut objeler haline dönüştürmek ise daha bir beceri istiyor. Bir heykeltraş düşünün. Önce vermek istediği bir mesajı arayacak günlerce. Yıllarca sonra yakaladığı mesajı bir şekle dökecek. İşte her obje için de geçerli olan bu. Bir kalem kullanıyorsunuz. Bunun mimarı daha kolay bir kullanım verebilmek için yarattığı kaleme, gör ki kaç defa değiştirdi projesini. Yeni yeni evrimlerden geçirdi. Devamlı da bir yenilik yakalayıp güzelleştirecek eserini. Evet çanak, çömlekten bahsediyorduk. Çok kolaysa yapın bakalım birkaç çanak, çömlek.

Sevin yaptığınız eseri, yalana dolana kaçmadan. Kolay kolay içinize sinmeyecek, etrafınız kırık çanak çömlekle dolacak. Kaçmak yok öyle işi yarım bırakıp. Hem vicdanınız, gönlünüzle baş başa yaptığınız, yarattığınız eseri kendiniz seveceksiniz, hem de çevrenize kabul ettireceksiniz bu güzelliği.

İşte bu daha zor. Pek çok kişi sizinle aynı düşüncede olmayacaktır. Bakış açıları farklı olacak, ihtiyaçları farklı olacaktır. Bir şeyi yaratmak ve genel kullanıma sunmak, fikrini satmak sonuçta çok zor bir iştir. Hemen alıcı bulamaz insan. Eleştiri yağmuruna hazır olacaksın. Bıkmadan usanmadan eleştirileri not edecek, eserini genel istekler doğrultusunda mükemmelleştirerek tekrar yapacaksın, tekrar şekillendireceksin. Sonunda anonim bir haz yakalanacak, hem kendin hem bakanların çoğu güzel diyecek. Yine de arada bir iki çatlak ses çıkıp eserini eleştirecek. Olacak o kadar. Ona da hazır olacaksın. Nasıl olsa çoğunluk o çatlak sesi bastırır. Çanak çömleğinden haz alıp dururken, ya içindeki ya da dışarıdaki o çatlak ses ısrarla parazitine devam ederse ve pek çok kişiyi de haklılığına inandırırsa tasa yok. Tekrar yeni baştan çatlak sesi de tatmin edecek şekilde olayı yeniden şekillendireceksin.

Herhangi bir objenin tasarımı, şekillendirmesi çok zor bir şey olsa bile, sonuçta çabalayıp insan bir yerlere varabiliyor. Yarattığı eserinden yüzde yüz tam tatmin olmazsa bile, düşüncelerini şekle dökmüş, güzeli arama yolunda yol kat etmiştir. Zaman içinde eksiğini gediğini kapatarak eserini kuramına daha da yaklaştırır. Ve bundan da büyük haz alır. Ancak bazı kavramlar vardır ki bunu kafada şekillendirmek çok zor ve zaman alan bir iştir. Tanrı gibi. Şöyle bir çevrenize veya dünyaya bakın, pek çok kişinin tanrı kuramı ya tam yerine oturmamış ya da henüz doyurucu bir şekilde şekillenmiştir. Çoğu kimse bu konuda konuşmaktan, düşünmekten kaçarak mutlu olduğunu sanır. Ancak o içimizdeki ben, her an pusuda ve soruyor sorularını. Pek çok kişi tembellik edip kaçıyor sorunun cevabını aramaktan. Çünkü böyle soyut kavramları şekillendirmek ve yerine oturtmak oldukça zor. Zor olan bu konu aslında çok kolay, arayana. Dünyanın çeşitli yerlerinde, çeşitli ırklara, milliyetlere, inançlara sahip insanlara bu soruyu sordum. " Tanrı nedir? Tanrıyı nasıl şekillendiriyorsunuz kafanızda? Cennet, cehennem ne? Öbür dünya denilen yer neresi? Ne yapacağız orada? Tanrının bize ihtiyacı var mıdır? Varsa neden vardır? Yoksa neden yoktur? Neden tüm bu kuramlar yaratılmıştır? Buna ne ihtiyaç vardır? " Daha bunlar gibi bir yığın soru.

Dünyanın her yöresinde, her inançtan, her milliyetten insanın bu sorulara cevap verirken samimi olmadıklarını fark ettim. Genelde kaçıyorlardı böyle soruların cevabını vermekten. İçlerindeki o ben alıkoyuyordu insanları cevap vermeye. Geçiştiriveriyorlardı böyle soruları, hazırlıksız yakalanmış bir talebe gibi. Çünkü bunu henüz yerine oturtmamışlar, doyacak şekilde şekillendirememişlerdi kafalarında.

Genelde ateistler, şekillendiremeyince olayı, topyekün bırakmışlar. Kimi fazla kafa yormamış; anası, babası, atası büyükleri öyle dediği için, öyle kabul etmiş; büyüklerin dediğinde bir keramet vardır diye araziye uymuş, tasasız yoluna devam ediyor. Daha kuramını kurma zahmetine de girmemiş. Biraz kurcalayınca sorularla, rahatsız oluyor, sinirleniyor karşısındakine. Nasıl oluyor da bu adam bunları düşünüyor bu konu hakkında. Büyüklerinin empoze ettiği düşüncenin doğruluğuna öyle inanmış ki düşünmeden. Hala düşüncenin onun büyüklerinin tekelinde olduğunu sanıyor zavallı.

Kimisi yolun ortasında, bağlamaya çalışıyor konuları. Kimi olayı o denli katı çözmüş ki, yaşam hakkı vermiyor değişik fikirde olanlara. Elinden gelse bir kaşık suda boğacak. Kuramını böyle acımasızca kurana da Allah yardım etsin. Tanrının koca bir sevgi yumağı olduğunu unutan böyle zavallılara da acıyor insan.

Dolaşınca böyle sorularla insanlar arasında, değişik ülkelerde, şunu fark ediyor kişi. Gerçek hazzın pınarlarını açmış, şekillendirmiş kafasında kuramlarını, toleranslı kişilerin sayısı az. Nedenine inince görülüyor ki pek çok kişi daha düşünmeyi bilmiyor, düşüncelerini toparlayamıyor. Durum böyle olunca da zor geliyor konsantre olmak, kaçıveriyor hemen başka konulara. Çünkü kaçmadığı konuları şekillendiriyor. Bu konularda her şey yerli yerinde. En ufak ayrımın farkında, kontrol edebiliyor konusunu.

Haz için çıktık yola, şekilde takıldık kaldık. Ancak bu konu çok önemli. Önce şekillendirmeliyiz kafamızda. Sadece çanak çömlek şekillendirmek değil derdimiz, Tanrıyı, kainatı, aşkı şekillendirmek de var konumuzun içinde. Konuyu açmak için Tanrı kavramı üzerinde de durduk bunca zaman. Varın aşk ve diğer konularda da siz durun şekillendirmenin ne ölçüde gerekli olduğunu ölçmek için. İşte haz bu zorları çözmekle başlıyor.

Ancak çözemezseniz, şekillendiremezsiniz de bazı konuları çaresiz, bırakıp bir tarafa, başka konularda olaylarımızı şekillendirmeye gideceğiz. Varsın, bazı konularda da haz almayalım ne çıkar. Olsun o kadar da güzelin kusuru.

 

| Giriş | Geri | İleri | 1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 | 11 | 12 | 13 | 14 | 15 |
| Önsöz | Bölümler | Biografi |