GEL KİTABI III. BÖLÜM

MADDE 11. RENK

Zar zor şekillendirdik kafamızdaki fikri, geçtik karşısına. Haz alacağız şekillendirdiğimiz olaydan. Ancak daha rahat bir nefes almadan beynimizden sinyaller gelmeye başlıyor. Beyin " eksiği var bu işin " diyor hemen. Eksik olan şey ne acaba? Cevap hazır. Yaratılan şeklin renge ihtiyacı var. Renksiz olmuyor. Tam haz alamıyor insan şekillendirdiği renksiz şeyden. O halde çaresiz arayacağız rengi. Hangi rengi vereceğiz şekillendirdiğimiz şeye, fikre.

Renksizlik çok zor, renk seçmek de. Burada bir sürü sorun hücum ediyor insanın kafasına. Seçilen renk, objenin-sujenin esprisi ile uyumlu olmalı. Bizim hislerimizi yansıtmalı. Devre zamana uymalı, daha neler neler...

Kişi renk konusuna daldı mı bin bir sorunla ve bin bir güzellikle karşılaşıyor. Renk seçimine etki eden şeyleri şöyle bir gözden geçirirsek, konunun hayatımızdaki ve haz kavramındaki yeri daha açık ortaya çıkar. Renk konusunu bilmeyenlerin çoğunlukta olduğunu düşünürsek, açıklamalarımızı taa temelden alıp, olayı kendi konumuza bağlayacağız.

Renksizlik karanlık demektir. Işık olmadan renk olmaz. Renksiz bir dünya zifiri karanlık bir yerdir. Işık olayı ile renk gündeme geliyor. Gelen ışık 7 ayrı rengi ihtiva eden bir birleşim, saf beyaz bir ışık. Ancak her objenin üstündeki boya maddesinin ihtiva ettiği pigmentler bu 7 farklı renk tonunun bazısını emiyor, bazısını yansıtıyor. İşte yansıttıkları bu renkleri biz objenin rengi olarak görüyoruz. Doğadaki renk cümbüşüne bakınca insan Tanrının ne büyük bir lütuf verdiğini hemen kavrıyor. Hazzın unsurlarından biri olan renk konusunda elimizdeki sonsuz olanaklar karşısında şaşırıyoruz. Bu zenginlik çıldırtıyor. Zenginliği daha da fark etmek için olayı biraz daha derinleştirelim. Üç ana renk var. Sarı, kırmızı, mavi. Bu üç rengin ayrı ayrı birbirleri ile karışımı ile ikincil renklerin komşuları ile karışımından ise üçüncül renkleri elde ederiz. Ana 3 rengi, ikincil 3 rengi ve üçüncül 6 rengi bir daire etrafında toplayınca 12 renk içeren renk çemberini elde ederiz. Bu renk çemberi bize sonsuz açılımların anahtarını verir. Burada bulunan her rengin bir biri ile karışımının çıkardığı renk kompozisyonlarının zenginliğini, bu tonlardan duyulacak hazzı varın siz düşünün.

Bu arada insanın doğasına uygun olan kompozisyonlar ve ters olan kompozisyonlar mevcuttur. Örneğin renk çemberindeki her renk, tam karşısındaki renkle iyi bir uyum verir. Sarı ile lacivert gibi. Tüm bu karşıt renklerin karışımı ise griyi verir. Burada renkleri kombine etme, onları rezil veya vezir etme kişiye kalıyor. Renk seçerken, renklerle oynarken elimizdeki imkanları bilgimize, zevkimize göre değerlendiriyoruz. Bu seçimde de bilginin dışında zevkimizi yönlendiren pek çok neden var kuşkusuz. Bu nedenler kişinin cinsiyetine, doğum tarihine, modaya, zamanının genel trendine, vücudun kimyasal yapısına, verilmek istenen mesaja, verilmek istenen efekte göre değişiyor.

Bunca renk seçeneği, bu renkleri seçmede gözden geçireceğimiz bunca neden göz önüne alınınca, seçilen renkteki sorumluluk karşısında dehşete düşüyor kişi. Eserini şekillendirmişsin. Renklendirmeden önce bu sorumluluğun bilinci ile iyice düşünüp rengini seçeceksin. Şekillendirmede düşülen güçlük gibi burada da verdiğin rengi bir müddet sonra beğenmeyebilirsin. Bir zaman sonra " yahu ben mi seçtim bu rengi " deyip utanabilirsin seçiminden. O rengi seçerken bulunduğun ruh hali geçmiştir, moda değişmiştir, birden temeli kalmamıştır seçimin. Saçma gelir insana, aptallık gelir, utanır seçiminden. Ayrıca renk seçimi yaşla da yakından ilgilidir. Gençlikte daha frapan renklerden hoşlanırken yaşlılıkta sakin renklere doğru hareket eder zevk.

Sorumluluk taşıyan renk seçimi olayını açmak için, pek çok konuda bilgimizi gözden geçirip, davranışlarımızı tahlil etmemiz gerekiyor. Yukarıdaki hafif giriş taksiminden sonra olaya biraz daha derinlemesine dalalım.

Önce renk seçimine etki eden doğal faktörlerden işe başlayalım. Beynin sağ ve sol tarafının idare ettiği işlevlerimiz farklı farklıdır. Beynin sağ tarafının daha çok artistik işlevlerimizi, sol tarafının ise matematiksel ve teknik işlevleri idare ettiği kanıtlanmış bilimsel bir gerçektir. Bu gelişimin, milyonlarca senede sağ ve sol elin kullanım fonksiyonlarına bağlı olarak ve insanın yaptığı ağırlıklı işe göre şekillendiği iddia edilmektedir. Örneğin erkeğin av sürmeye, teknik donanıma yatkın oluşu, dişisine ve çocuklarına besin taşıma kaygısından, onları dış etkenlere karşı koruma kaygısından kaynaklanmıştır. Kadın da yuvayı daha cazip kılmaya, çocuklara, şevkate, sevgiye daha pek çok estetik kavrama yönelmiştir. Böylece erkek daha sert, matematiksel ve akılcı düşünür. Kadın ise daha ince, daha yumuşak daha sevgi doludur. Şimdi konuyu renge bağlarsak şaşırtıcı gerçek daha doğarken karşımıza çıkar. Kırmızı ve tonları sıcak duyguları, mavi ve tonları ise soğuk akılcı duyguları simgelerler. Çocuk doğduğunda kızlara pembe, erkeklere mavi giysi ve donanımlar alıyor insanlar yüzlerce senedir. Böyle tabii bir eğilim olmasaydı zor oluşturulabilirdi evrensel boyutta böyle bir adet.

Bu hipotezden yola çıkarak renklerin hislerimizle bağlantısını biraz daha açalım. Doğadaki tüm renkleri üç ana grupta toplamak mümkündür. Sıcak renkler, soğuk renkler, kararsız renkler. Sıcak renkler kırmızı ve tonları, soğuk renkler mavi ve tonları, kararsız renkler ise her ikisini de ihtiva eden tonlardır. Burada sadece kırmızının 150 tonunun mevcut olduğunu vurgulamak hislerimizi ifade etmede renklerin bize tanıdığı imkanların genişliği hakkında bilgi verir sanırım. Renklerin sıcak ve soğuk olarak tanımlanmasını bundan sonra işlerimizi daha da kolaylaştıracak. Renk seçimine etki eden faktörleri daha da iyi anlayacağız. Aşk, kızgınlık kırmızı ile, serinlik, derinlik, sonsuzluk mavi ile ifade edilir.

Şimdi renkler ve anlamlarına geçelim. Bunların edebiyatta, felsefede günlük hayatta, ifade etmek istediğimiz hislerimizle bağlantısını görelim.

Kırmızı ile aşkı ifade etmiştik, sarı ile kıskançlık, iki yüzlülük, yeşil ile maneviyat, mavi ile umut, siyah ile ölüm, beyaz ile sağlık, sonsuzluk ve barış ifade edilir. Diğer yandan mavi su ve havayı, kırmızı ateşi, sarı toprağı simgeler.

Yukarı da tanımlar renk seçiminde kabaca evrensel olgulardır. Doğamız gereği yüzlerce senedir kendimizi bu renklerle ifade ederiz. Ancak renklerin insanlar üzerindeki etkileri bilim adamlarının her zaman ilgilerini çekmiş bu konuda pek çok araştırma yapılmıştır. Biraz da bunları görelim.

Renkler vücudun çıkardığı bazı salgılara tesir eder ve vücut fonksiyonlarını düzenler. Örneğin kırmızı, organları harekete geçirir, kan dolaşımını hızlandırır, solunum ve karaciğerin faaliyetlerinde düzenleyici etkisi görülür. Sarı, düşünme gücünü artırır, sinirleri güçlendirir. Mavi, ruhu sakinleştirir, serinletici bir etki yapar. Yeşil düzenleyici, uyum sağlayıcı, gevşetici, kan basıncını düşüren bir renktir. Turuncu iştah açar.

Bilim bu bulguları saptayınca psikologlar, dekoratörler, modacılar, sanatçılar bu bulgular doğrultusunda seçtikleri renklerle çevremizi düzenlemeye koyulurlar. İşte hayatımızın her anına tesir eden renk olayı bu kadar önemli bir olgudur. Bu konu bu denli önemli olmasına karşın pek çok kişinin renk konusundaki bilgisi pek yüzeyseldir veya konu üzerinde fazla kafa yormadığından öyle görünür. Renk konusunu araştırırken renklerle içli dışlı pek çok sanatçı ile konuştum. Onların bile pek çoğu konunun ayrımına pek fazla kafa patlatmışlardı. Fazla düşünmeden doğal dürtülerle hareket ediyorlardı. Ancak kişiler ifade edemeseler bile her gün renkler konusunda pek çok karar alıyorlar farkında olmadan. Kişi hislerini ifade ediyor, nasıl yaptığının, nasıl ifade ettiğinin ayrımına varmadan. " Böyle hoşlandım, böyle yaptım " diyor. Kimi bilinçli, kimi bilinçsizdir, ancak mutlaka renkler konusunda seçim yaparak yaşamımızı sürdürüyoruz.

Renklerin yaşamımızı düzenleyici rolü günlük hayatımızın her anında mevcut. Trafikte kırmızı, yeşil, turuncu ile hareket edip duruyoruz. Domatesin rengi domatesin olgunluğunun ölçüsü hakkında fikir veriyor. Kızaran bir yüz hislerimizi açığa çıkarıyor. Rengi solmuş bir maydanoz bayatlığı ifade ediyor. Bu açıdan bakınca rengin insanlar için bir ölçü olduğunu fark ediyor insan. Renklerin nitelikleri en iyi anlatan bir ölçü oluşu büyük bir kolaylık bizler için. Birkaç renkle veya bir renk değişimi ile sayfalar dolusu şeyi ifade edebiliyoruz. Düşünün bir kere. Seçilen karanfilin rengi bir romana bedel. Bir taşlı yüzük veya kolye pek çok hissin ifadesi rengine göre.

Bir anlamda renk hayatın motivasyonudur. Burada bilerek, duyarak seçmek uyumu da, ifadeyi de beraberinde getiriyor.

Bilmek ifade etmemizi ve renklerin uyumunu sağlıyor. Uyum ise zıtlarla sağlandığı gibi, komşu renklere rahat geçişler yaparak da sağlanabiliyor. İşte bu seçimin ayrımı kişiye bağlı. Kişi de hem sosyal, hem fiziki çevresi hem de kendi bünyesi ile bağlı renklere.

İşte renkler bu denli önemli hayatımızda. Haz bittikçe, hayat monotonlaştıkça, her fırsatta elimizdeki bu zengin malzeme ile değişiklik yaparsak renklerimiz de veya renklerimizin tonu da, biraz daha canlanır, daha değişik haz alırız hayattan. Ancak sonsuz hazzın anahtarını yakalayabilmek için renkle de kalmayacağız.

 

| Giriş | Geri | İleri | 1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 | 11 | 12 | 13 | 14 | 15 |
| Önsöz | Bölümler | Biografi |