|
Juliet tüm konuşulanlardan memnun kalmış,bütün
endişeleri dağılmış,her iki tarafın bir plan üzerinde mutabık
kalmaları kafaları netleştirmiş,aşıkları rahatlatmıştı.
Bunun üzerine bayılana dek defalarca sevişen aşıklar bir birlerine
kenetlenerek derin bir uykuya daldılar.
Juliet uyandığında Romeo daha mışıl mışıl
uyuyordu. Uzunca bir müddet sevdiği adamı doya doya seyretti, günü
dolu dolu değerlendirmeleri gerekiyordu, birazdan Romeo’ yu
uyanması için öpmeye başlayacaktı. Ana belleğe bağlanabilmek
çok önemliydi, Juliet bunun kursunu almıştı, bunu hemen oracıkta
Romeo’ ya öğretmeliydi, günde birkaç kez ana belleğe bağlanabildi
mi, güç tazeleyebilir ve tuğla adedini daha çabuk artırabilirdi,
bu işlem ruhsal alemde aynı zamanda beslenme yerine geçiyordu,
bu anlamda kahvaltıdan sonra, ana bellek öncelikle ziyaret
edilmeliydi.
Ana belleğe bağlanma yolları, bilgi emiş gücünün
artırılması, evrensel bilginin toplanma esasları konularında
Romeo’ nun bilgisini artırmak gerekiyordu. Tercihleri Mars olduğu
için, bilgiyi saklama, sabır, dost seçme, şükür etmeyi bilme
ve şükran derslerine gitmesi de gerekliydi. Ayrıca evrendeki düzen,
kurmaylık sistemi konularında da bilgisini artırmalıydı. Esas
olan bu kurslardı, vakit kalırsa katılına bilecek o kadar çok
enteresan kurs vardı ki, insan ne seçeceğini şaşırıyordu.
Tatlı iki öpücük Romeo’ yu uykunun
derinliklerinden Juliet’ in kollarına getiriverdi. Gözünü açan
romeo tatlı tatlı gülümseyerek günaydın hayatım, dedi.
Günaydın güneş diye yanıtladı Juliet.
Juliet telaşsızca gün için planını
anlattı, Romeo dikkatlice dinliyordu, Juliet’ in konuşması
bitince, gülümseyerek; patron sensin, dedi.
Juliet vakit geçirmeden ana belleğe bağlanmanın
usullerini anlatmaya başladı, konu basitti, sadece konsantrasyon
istiyordu, hepimiz ana belleğin parçaları olduğumuza göre,
benliğimize yaptığımız derin dalış yoluyla bütüne ulaşmamız
mümkün oluyordu. Bütüne ulaşınca beynimizin arayış içinde
olduğu, açlık çektiği tüm konular ana bellek tarafından
doyuma ulaştırılıyor, ruhumuz ve zihnimiz hem dinlenmiş hem
de doyuma ulaşmış olarak dönüyoruz. Bu konsantrasyonu en
basit haliyle elde edebilmek için sakin bir ortamda, sakin bir
oturuş şekli ile gözleri yumarak ve tek bir sözcüğü düşünerek
sadece ona konsantre olarak yapmak mümkündü, bu işlem duruma
ve topluma göre ayakta veya yürüyerek, dans ederek, sallanarak
da başarılı bir şekilde uygulanabilir, hedef trans haline geçebilmektir,
bunun öğrenilebilmesi egzersiz yapmaya bağlıdır, ama bu
egzersizler bilinçle yapılmalıdır, bilinçli yapılmayan
meditasyonun kimseye bir faydası olmadığı gibi, zaman kaybından,
göz boyamadan öteye gitmez. Dünyadaki tüm dinlerin, tüm inançların
yapmak istedikleri de budur. İbadetlerin kökünde kendi ruhunun
derinliklerine dalarak büyük ruh ile buluşmak oradan bilgisel
beslenmeyi sağlamaktır. Ancak dünyada bunu layığı ile yapan
kaç kişi çıkar, adam ibadetini yapmaya geliyor, kafasında
sevginin eseri yok, peki ne var? Para var, madde var, nefret var,
şehvet var, kıskançlık var, bir sürü ipsiz sapsız isteği
var, ama sevgi yok. Nasıl derin dalış yapacak bu kişi, bunca
çöplükle zihninde? tabii dalamayacak, boşuna rol yapacak,
havrasında, kilisesinde camisinde, kafalar çöplükte, oraya
neden geldiğini bile bilmiyor, artık derin dalışın bile ne
olduğu unutmuş, kimin gözünü boyadığını bile bilmiyor kişi.
İşte Romeo konsantre olurken kullanacağın kelimeyi ben sana
hediye ediyorum, bu kelime aşk
olacak, bu aşk da bilgiye aşk bana değil, bunu her söylediğinde
bilgiyi, ana belleği düşünmelisin. Bunu bazı Müslümanlar
tekbir getirirken aynı anlamda ve tarzda kullanıyorlar. Bilinçsizleri
bilgi anlamında değil de kuvvet kudret anlamında ele alıyorlar,
bilgi anlamında ele alanlar sadece trans durumuna geçebilir.
Hadi bakalım sevgilim bu sözcüğü tekrarlayarak trans haline
geçmeye çalışalım.
İkisi de karşılıklı bağdaş kurarak
oturup, gözlerini kapadılar, önce birlikte yüksek sesle sözcüğü
söylemeye başladılar, sonra yavaş yavaş ses tonları azaldı
ve nihayet zihinde sözcüğü tekrarlamaya başladılar.
Aşk, aşk, aşk, aşk, aşk, aşk, aşk, aşk,
aşk, aşk, aşk, aşk, aşk, aşk
Kaç zaman öylece kaldılar farkında olmaları
mümkün değildi, Juliet birden Romeo’ nun hıçkırık sesi
ile derin dalış halinden normale döndü, Romeo deneyimin dehşetli
hazından dolayı ağlıyordu, bunu şu an kelimelere dökmesi
imkansızdı, Juliet de bunu yaşadığı için Romeo’ nun duyduğu
heyecanı pek iyi anlıyordu. Bu duygu ummana kavuşmak, benliğin
bu ummanda erimesi, ummanla birliktelikten ruhun ve bilincin
dinlenmesi, bilincin eksiklik duyduğu tüm elementleri ummandan
alarak, hem bilincin hem ruhun rahatlaması, işte yaşanan
deneyim buydu.
Bu deneyimden sonra Romeo kendini bir kat daha
dinlenmiş ve güne
hazır hissediyordu, Juliet’ i kucakladığı gibi havaya fırlattı.
Juliet’ i tekrar yakaladığında hem dudağına hem de alnına
birer öpücük yerleştirerek, aldığı ders ve bu derste inanılmaz
başarı elde etmesine sebep olan rehberine teşekkür etti.
Toparlanıp hemen odayı terk edip doğru ana
bellek bölümüne doğru gitmeye başladılar. Bölüme yaklaştıkları
sırada,romeo birinin gülerek kendisine doğru geldiğini gördü,
dikkatli bakınca bunun mısırlı dostu ali olduğunu gördü.
Merhaba Romeo, diyerek dostuna sarıldı Ali.
Romeo da merhaba, dedi.
Ali, her ikisini kastederek, çok iyi görünüyorsunuz,
dedi.
Romeo, sen de her zamanki gibi telaşlısın,
dedi.
Ali, nasıl telaşlı olmayayım, Mars’ a
tayinim çıktı.
Romeo, büyük bir ihtimalle ben de oraya
geleceğim, bunu ben istiyorum, seni nasıl bulabilirim orada?
Ali, hiçbir fikrim yok, ancak piramitlerdeki
ıslığım daima benle biliyorsun ıslığımız çok işe yaramıştı
o günlerde.
Romeo, ıslık bende de duruyor.
Ali, yeni yaşama hazırlanma merkezinde
randevum var danışmanlarımla, vaktin olursa uğra eski yaşamlardan
muhabbet ederiz.
Romeo,
vaktim olursa memnuniyetle gelirim diyerek yoluna devam etti.
Juliet Ali’ yi tanıyordu ancak detaylarını
pek hatırlamıyordu. Çeşitli karnasyonlarda vücut bulurken yapılan
tercihlerin getirdiği bazı sorunlar oluyordu. Örneğin evrimini
yaşarken ileri veya geri çalara gidenlerde bu durum daha fazla
oluyordu. İleri çağlara gidenler aptal durumuna düşüyorlar,
geri çağlara gidenlerde peygamber rolü oynamak zorunda kalıyorlardı.
Ali hakkında soracağı soruları ana belleği
ziyaretten sonraya bırakmak zorundaydı zira, ana bellek bölümüne
gelmişlerdi.
Bu bölüm heyecan verici muhteşem bir yerdi,ölçüm
bölümünde elde edilen tüm farklı veriler burada birikiyordu.
Ölçüm bölümünde iki farklı işlem yapılmaktaydı.
Bunlardan biri görev alınan gezgende, görevlerini noktalayan kişilerin
görev yerine gidiş ve dönüşleri arasında yapıları arasında
meydana gelen tuğla farkının ölçümüydü ki bu ölçüm
sonraki beden buluş olayını etkiliyordu. Ortaya çıkan veri doğrultusunda
kişi, danışmalarla beraber gideceği yere karar veriyor,
kendinden daha az gelişmiş yere tayinini isterse burada veren
durumunda olup ve pek çok gelişmemiş kişilerle boğuşarak
kendini bileyip, daha üst evrimlerin hazırlığını yapıyor,
deneyim kazanıyordu, ancak bunun bedeli de ağır oluyor,
cehennem azabı çekiyordu. Zebanileri ise cahil halktı. Yok, şayet
kendinden daha gelişmiş bir yer tayinini isterse gideceği yere
yapacak bir katkısı olamayacağı için, burada bir üst evrimi
kabiliyetince öğrenme durumunda kalıyor, her şey hazırdan
geldiği için, evrim dinamiği zayıflıyor, bu hal kişi için
cenneti yaşamak oluyor, bedeli ise evrim dinamiğinin zayıflaması.
Kişinin kendini cennet durumunda geliştirmesi ile, cehennem
durumunda geliştirmesi arasında fark kıyaslanamayacak kadar büyük
oluyor. Kurmay olabilmenin yolu cehennemleri sıkça yaşayarak
evrimini süratle tamamlamadan geçiyor. Ölçüm merkezinin diğer
görevi ise, merkeze intikal edenlerin hafızlarında görevleri müddetince
edindikleri bilgileri tarayarak evrensel kullanım için farklılık
arz eden birikimlerin ana belleğe aktarılması. Yani bu işlem
nehirde altın aramaya benziyor, kumlar elenerek cevher toplanıyor.
Toplanan cevher ana bellekte depolanıyor. Ana beleğe bağlanabilenlerde
bu birikimlerden kapasiteleri ölçüsünde yararlanıyor.
İşte ana bellek böyle kutsal bir yerdi,
evren bir enerji yumağı, madde şekillenmiş bir düşünce, düşünce
de çözülmüş madde idi. Yani bilgi enerjinin kendisiydi.
Evrende mevcut olan bilginin deneyimler yolu ile keşfedilmesi
evrenle bütünleşmeyi sağlıyordu. Bilgilerin keşfedilmesi ana
hedefti, azimli olanlar, savaşçılar, araştırıcı yapıda
olanlar nasıl kütüphanelerdeki, bilgisayardaki bilgileri kullanıp,
farklı oluşumlar ortaya çıkarmak için var güçlerini kullanıyorlarsa,
kurmaylığa soyunanlarda, ana bellekten öyle yararlanıyorlardı.
Ana bellekten en çok veri alabilenler baş kurmay ve onun
kurmayları idi, kurmayların kendi alt örgütleri ve mesaj götüren
görevlileri vardı. Yani avama enerji bu yolla nakil oluyordu. Bu
olayı şöyle açıklamak da mümkündü. Düşen yağmur
taneleri ırmaklar kanalı ile barajlarda birikiyor, barajlardan
elde edilen elektrik enerjisi, nakil hatları ile kulanım alanlarına
getiriliyor, buralarda trafolar vasıtası ile voltaj düşürülüyor,
buradan da mekanlardaki kullanıma sunuluyor, mekanlarda ise adaptörler
vasıtası ile cihazlar çalıştırılıyor.
Bilgide böyle akıyordu mesajcılar vasıtası
ile gezegenin bilgi üretim süreci körükleniyor, mesajcılar,
kurmaylığın kanalı ile ana bellekten ihtiyaçları ölçüsünde
yararlanıyorlar, bu böyle sürüp gidiyor, evren büyüyor, ana
bellek büyüyor, kurmaylar büyüyor, kanallar genişliyor, müthiş
bir ahenk, sürüp giderken, bu düzen tamamen
Kendi kendini her basamakta besleyen bir yapı arz
ediyor.
Her şey zıddı ile var olduğundan
kainattaki her şey bu gayeye hizmet ediyordu, siyah beyazın varlığını
ortaya koyuyor, kötülüklerle mücadele ihtiyacı iyiliği doğuruyor,
mücadele edenleri yaratıyor, savaşçıları biliyordu. Bilenen
savaşçı, yapısının üstüne bir tuğla daha koyuyordu. Bu açıdan
bakınca, savaşçılara o kadar ihtiyaç vardı ki, tarifi mümkün
değildi. Koca evrende gezegenlere tayin edilecek mesajcı sıkıntısı
hat safhadaydı, sadece dünyaya gönderilen on binlerce mesajcı
dünyayı bu evrime getirene kadar neler çekmişti. İnsanlık
onları parçalamış, çarmıha germiş, çeşitli işkencelere
tabii tutmuş, bol bol mesajcı tüketmişti. Sadece dünya için
on binlerce bilgeye ihtiyaç duyulduğuna göre varın siz hesap
edin sayısız gezegenler için gerekli olan bilge mesajcı sayısını.
Juliet tüm bunları Romeo nun hedefin ne olduğunu
iyi kavraması için anlatıyordu. Konuşa konuşa ana belleğin
seremoni salonuna gelmişlerdi.
Salonda o an bir seremoni başlamak üzereydi,
Zeus karısı Hera, tüm kurmaylar ve diğer davetliler oradaydı.
Seremoninin konusu delta gezegeninden dönen bir mesajcının görevi
hakkında kurmayları bilgilendirmesi, yaptığı üstün görev
sonucu rütbe yükseltilmesi hakkındaydı.
Seremoniyi zeus bir konuşmayla açtı, konuşmayı
romeo can kulağı ile dinliyordu. Hınca hınç dolu salonda çıt
yoktu, Zeus işin mantığından başlayarak konuşmasını sürdürdü.
Sayfa
3
|