Erdoğan ILDIZ    Aydınlık Gazetesi - Makale İletişimİletişim
 
 

 Giriş  Yayınlar Genel Açıklama Sayfası
  Mesleki 
 
  Felsefi
  Hikaye
  Şiir

 Gücün Kaynağı
Sayfalar
1 2 3 4 5
6 7 8 9 10
11

 

 

 

II. Bölüm

Değişik Gezegenlerde Yeniden Hayat Buluş

Mars ve Galaktika

Romeo yumurtasından çıkar çıkmaz göğsünde garip bir acı hissederek kıvrandı, anası onun rahatsız olduğunu görerek şefkatle kucaklamak istedi bu kucaklama işlemi onu daha da havasız bıraktı. Romeo’ nun rahatsızlığına neden zaten eksik olan oksijen miktarıydı. Dünya ile burası arasında oksijen yönünden muazzam fark vardı, bu hemen solunum organlarında hissediliyordu. Doğumu müteakip diğer yumurtalardan çıkan öbür kardeşler, ana, baba ve diğer akrabaların oluşturduğu koloniye bayağı bir canlılık gelmişti. Sürüngen olarak doğmanın büyük avantajları vardı, insanoğlu gibi yarım doğmuyordun. Doğar doğmaz tüm uzuvlar çalışır halde ve fonksiyonel oluyordu. Bir müddet beslenme alışkanlıklarının elde edilmesi için ana baba tarafından eğitim veriliyor sonra iş kendi akışına bırakılıyordu. Bunun haricinde bir de vücut dili ile normal anlaşma dilinin öğrenilmesi gerekiyordu. Bunların öğrenilmesi çok zaman almadı. Romeo kısa süre sonra toplumla akuple olmuştu.

Ailesi aristokrat bir aile idi. Toplumda sevilen sayılan bir yerleri vardı. Mars’ ta çeşitli veya aynı türden sürüngenlerin oluşturduğu pek çok krallık mevcuttu. Romeo’ nun ailesi pekte kalabalık sayılmayan bukalemun krallıklarından en eski ve köklü bukalemun sülalesiydi. Mars’ ta hayat ilkel olduğundan ancak asiller ve ruhban sınıf okuma yazma biliyor, bir de yüksek rütbeli askerlerin bazıları okuma yazmaya aşina idiler. Normal halktan hemen hemen hiç kimse okuma yazmaya aşina değildi. İki çeşit okul mevcuttu. Asiller için eğitim veren aristokrat okulu. Ruhban sınıfın eğitim ihtiyaçlarını karşılayan ruhban okulu. Yüksek rütbeli askerler genellikle aristokratlar dan çıktığından askerlerde aristokratların okullarında ders görmekteydiler. Burada da yazılar taş tabletlere çivi yazısı benzer figürlerle yazılmaktaydı. Romeo’ nun babası sarayın asilzadelerini eğitmekle görevli saray okulunun müdürü idi. Annesi sarayın baş doktoruydu. Anne ve babasının bu görevlerinden ötürü sarayda oturuyorlardı. Krallığın bulunduğu bölge çekirdeğe en yakın en soğuk bölgeydi. Mars’ ın çekirdeğini buz kitlesi oluşturuyordu bu kısma yaklaştıkça ısı düşüyordu. Mars’ ın dış yüzeyi ise dayanılmaz sıcaklıktaydı. Sıcaktan hoşlanan tüm diğer sürüngen soylar yüzeyden itibaren sıcaklığın yaşamları için en ideal olan yerlerde krallıklarını oluşturmuşlardı. Çeşitli açılardan bakıldığında bazı yerler yaşam için daha ideal oluyordu. Bu yüzden de kabile ve krallıklar arasındaki savaş bir türlü bitmek bilmiyordu. Mars’ ta gezegenin yüzeyinde yaşam mümkün olmadığına göre tüm sürüngenler yer kabuğunun içindeki mağara ve dehlizlerde yaşıyorlardı. Gözleri ışıksızlığa alışmıştı. Ancak oksijen yetersizliği tüm gezegeni inim inim inletiyordu. Oksijen üretimi dinozor soyundan gelen büyük krallığın tekelindeydi. Oksijen üretmeye yarayan kristallerin bulunduğu bölgeye çöreklenmiş olan büyük krallık, verdiği oksijen sayesinde tüm diğer krallıkları istediği gibi kontrol altında tutuyordu. Verdiği oksijene karşılık her sene aldığı vergileri daha da artırıyordu. Aldığı vergiler, bazı yiyecek maddeleri ve madenlerden oluşmaktaydı. Bir de sarayına her saraydan güzel kızlar ve iyi yetişmiş kültürlü erkekler istemekteydi.

Sarayda hayat çok eğlenceli ve bolluk içinde geçiyordu. Aynı zamanda yumurtadan çıkmış kardeşleri ve diğer saray mensuplarının yaşıt çocukları ile oldukça kalabalık bir gurup oluşturuyorlardı. Artık kendi başlarına avlanacak duruma gelmişler , yavaş yavaş gurup içinde yarışmalar başlamış, okula gitme zamanı yaklaşmıştı.

İşte bu dönemde Romeo’ nun farkı hemen fark edilmeye başlamıştı. Her şeyi akranlarından daha çabuk kavrıyor ve ifade edebiliyordu. Bu çocukta bir garipliğin olduğu herkes tarafından fark ediliyordu. Kendinden yaşlı bir ağabeyi okula başlamış alfabeyi sökmeye çalışırken Romeo okumayı çözmüştü bile. Bunu gören anası ve babası hayretler içinde kalmıştı. Çocuk şiirleri süratle ezberliyor, çocuklar arasında yeni oyunlar icat ediyor, yerinde duramıyordu. Çok haşarıydı ve şimdiden hem saraydaki hem de saray civarındaki mahallelerde yaşayan yaşıtlarının lideri olmuştu.

Romeo şimdiden mensubu olduğu krallığın dışında nasıl bir yaşamın sürmekte olduğunu merak ediyor, içi içine sığmıyordu. Zaman zaman divanesi ile birlikte gizlice sınırların dışına çıkıp etrafı kolaçan ediyorlar ve bundan kimseye bahsetmiyorlardı. Yaptıkları onca haylazlıktan sonra gayet masum yuvalarına dönüp büyüklere bir şey çaktırmıyorlardı.

Haylazlık dönemi yerini yavaş yavaş ilk okul dönemine bırakıp neredeyse bütün gün okula gitmeye başlayınca, Romeo’ nun tükenmez enerjisi öğrenmeye odaklanmıştı. Diğer öğrenciler arasında düzen ve disipline düşkünlüğü hemen göze batıyordu. Göze batan daha pek çok şey arasında ilk ağızda sıralanacak bir düzine farklılıkla liste bitecek gibi değildi. Bu çocukta matematik, kimya, fizik konularına düşkünlük had safhada olduğu gibi, felsefi konulara da ilgi büyüktü. Bu çocuğun ilerde büyük olayların içinde olacağına öğretmeni ve ailesi kesin gözle bakıyorlardı.

Romeo’ da olan bu fazla yeteneklerin sınıfta da er veya geç sorun yaratacağı belliydi. Yaşıtlarının anlayış düzeyinden üstün olan Romeo, arkadaşlarının konuları yavaş anlamalarına bozuluyor, çoğu zaman bunu belli etmemeye çalışıyordu. Ancak konuları anlamadan geçiştiren çocukların anlamadıkları konularda yanlış yaptıkları zaman küplere biniyor, kendini frenleyemiyordu. Yavaş yavaş pek çok şey ona aptalca gelmeye başlıyordu. Neden herkes bu kadar geriydi?

Çok geçmeden bu konulardaki tutumunu belirlemeye başladı. Sabır denilen bir şey vardı, bu da mükafatların en büyüğü idi. Bu konuda katıldığı kursu hatırlıyordu. Bu az gelişmişler arasındaki cehennem azabına katlanmanın en çıkar yolu sabretmekten geçiyordu. Zaten akranları ile olan farkı her geçen gün Romeo’ yu onlardan yalıtıyor, yalnızlığa itiyordu. Bazı arkadaşlarının gözlerindeki hayranlık yavaş yavaş yerini korkuya bırakmıştı. Onun tahminleri, olacak bazı olayları önceden görmesi herkesi ürkütüyordu. Bir gezi öncesi yaşanan bir olay da işin tuzu biberi oldu. İlk okul son sınıf öğrencilerinin dinozor krallığını ziyaret etmeleri gelenekti. Dinozor krallığı böylece ileride hizmetine seçeceği gençleri de tespit etme imkanı buluyordu. Yola çıkmadan evvel Romeo haritalar incelensin en uygun yol seçilsin diye fikir ortaya attı. Daha önceleri gidilen güzergahı incelemiş, en kısa yolun farklı bir yol olduğu kanaatine varmıştı. Öğretmen bunun imkansız olduğunu belirtti. Kendisini bildi bileli hep bu yolun kullanıldığını, hali ile bu yolun kısa olan yol olması gerektiği düşüncesinin herkeste yerleşmiş olduğunu belirtti. Romeo yolcuları 2 grup halinde farklı yoldan götürmeyi teklif etti. Hoca sırf Romeo’ nun yanılgısını ispat etmek için bu fikri kabul etti.

Bir grubun başında Romeo, diğer gurubun başında öğretmenleri, kafile yola çıktı. Romeo kendi güzergahında ilerlerken bir müddet sonra bir gariplik hissetti. Yolun kuzeye doğru ilerlemesi gerekirken, anlamsız bir şekilde batıya doğru kıvrılıyor, yolu uzatıyordu. Bu noktada yolu uzatmaya neden olacak fikri araştırmaya karar verdi. Yanında 3 kişi daha vardı. 4 arkadaş kıvrımın nedenini aramaya başladılar, çok geçmeden Romeo ve bir arkadaşının oynattığı bir taş, yolun devamını ortaya koyan bir geçidin mevcudiyetini ortaya koyuyordu. Yollarına buradan devam ettiklerinde kilometrelerce kavisi yürümek mecburiyetinde kalmayacaklardı. Kısa yolu bulmuşlardı. Ancak bu kısa yol neden kullanıma kapanmıştı, bunun araştırılması gerekiyordu. Ancak bu araştırma için gerekli zamanları yoktu.

Bu buluşlarından öğretmenlerine bahsetmek tehlikeli açılımlara neden olabilirdi. En iyisi bahsi kaybetmek. Hocanın yolunun daha kısa olduğunu kabul etmek en iyi çözümdü.

Aslında buluşma yerine öğretmenlerinden en az ½ saat önce gelmişlerdi. Saklanıp hocanın gurubunu beklemişler, grup geldikten sonra da yollarının daha uzun olduğunu vurgulamak için 15 dakika sonra ortaya çıkmışlardı. Öğretmenleri haklı çıktığının gururu ile havalara uçuyordu. Romeo da kaybetmiş kişi rolünü iyi yapıyordu. Böylece bu mevzu şimdilik kapanmış görünüyordu ama Romeo bir an evvel oraya dönüp yolu bu kadar uzatan ve saklanması bu denli zorunlu olan yapılaşmanın ne olduğunu anlamak istiyordu.

Dinozor krallığına vardıklarında ,temel seremonilerin ardından hemen büyük kütüphaneye koştu Romeo. Kafasında hala büyük keşfi vardı. Neden böyle kocaman bir yer saklanmaya çalışılıyordu? Hemen bölge haritalarının bulunduğu kısma gitti. O bölge tüm haritalarda bilinçli bir şekilde tahrif edilmişti. Neden böyle bir şeye gerek görülmüştü? Tüm bunları kafasında evirip çevirirken tanıdık bir ıslığın pek yakınlardan geldiğini duyarak sevinçle o tarafa yöneldi. Bu başka bir karnasyondan tanıdığı Ali idi ve Mısır’ da oldukça enteresan maceraları olmuştu.

Ali bu yaşamda kütüphanecinin oğlu olarak vücut bulmuş, dinozor krallığında önemli bir görevin varisi olarak yetiştirilmekteydi. Romeo buna çok sevindi. Buluşundan Ali’ ye de bahsetti ve haritalardaki tahrifattan söz etti ve kendisine yardımcı olmasını istedi. Ali kütüphanenin bir de gizli bölümünün olduğundan bahsetti.

Bu gizli bölüme geçtiklerinde Romeo gördüklerine inanamadı. Burada kağıt üstüne basılı, resimli, daha üst medeniyetlere ait pek çok evrak bulunuyordu. Bu evraklardan, kitaplardan bazıları Mars’ ın bir zamanlar yemyeşil aynı dünya gibi bir yer olduğunu gösteriyordu. Yaşayanların çılgın, bencil arzularının sonucu çıkan çatışmalardan yüzeye oksijen sağlayan reaktörün devre dışı bırakıldığı yazılı idi. Bu reaktör yıllar önce başka gezegenlerden gelen bir takım canlılar tarafından yapılmış ve Mars’ ta muazzam bir medeniyet yaratılmıştı. Şimdi ise kuvveti elinde bulundurmak isteyen dinozor soyu, sadece kendi ürettiği oksijen ile diğer Mars sakinlerini kendine bağımlı hale getirmiş, reaktörü saklayarak oksijen talebini artırmış, oksijen arzını ise olabildiğince kısıtlamış bulunuyordu. Reaktör devreye girerse Mars’ ın merkezinde bulunan donmuş suyu ayrıştırarak oksijen üretimini muazzam boyuta çıkaracak, Mars’ ın yüzeyinde hayatı mümkün kılacaktı. Bu şaşırtıcı bilgilerden sonra Mars’ taki nüfus ile ilgili saklı bilgilerin olduğu bölüme tam geçmiştiler ki Ali’ nin babası yanlarına geldi. Bu bölüme nasıl girdiklerini ve burada ne yaptıklarını sordu. Ali bu çocukla yeni tanıştığını ve ondaki güzel misketi incelerken, düşen misketin peşinden gittiklerinde, tesadüfen bu kapıyı açan mekanizmayı harekete geçirdiklerini ve henüz yeni girmişken kendisinin geldiğini ona söylediler.

Adam, çocukların çok küçük olduklarını ve ortalığın düzgün ve şüpheye meydan verecek bir durumun olmadığı kanaatine varınca, çocukları süratle bu gizli bölümden çıkardı. Bu bölüme girmenin cezası ölüm olduğundan, çocukları sıkı sıkıya tembihledi gizli bölüm hakkında. Buraya hiç girmemişlerdi, böyle bir bölümün mevcudiyetinden haberleri yoktu. Bir daha buraya girerlerse ayaklarını kıracağını belirtmeyi de ihmal etmedi.

Ali’ nin babası işinin başına dönünce Ali ile Romeo rahat bir nefes aldılar. Bir müddet geçmişten söz ederek rahatladılar daha sonra birbirlerine Mars’ taki hayatlarının detayını anlatmaya koyuldular. Vaktin nasıl geçtiğini bilmeden saatlerce konuşmuş olduklarını Ali’ nin babasının kütüphaneyi kapama zamanının geldiğinden anladılar. Çabucak tekrar buluşma plânlarını gözden geçirdiler, Ali de bu yıl ilkokuldan mezun olmuştu ve yapılacak seremoniye dinozorları temsil en katılacaktı. Akşamki yemekte buluşmak ilk etaptı. Romeo kendi grubu ile buluşmak için yola çıktı

Romeo grubunu bulduğunda herkes meraktan çatlayacak gibi idi. Zamanını kütüphanede değerlendirdiğini belirterek konuyu geçiştirmek istediyse de bu duruma kimseyi ikna edemedi. Kendi  gurubunda gelen 3 arkadaşına paylaşılacak bazı sırları keşfettiğini belirtmekle yetindi.

Çeşitli krallıklardan dinozor krallığına gelen ilkokulu bitirmiş talebeler ilk günlerini, tanışmak, çevreyi gezmek, ufak tefek alışverişler ile geçiriyorlar, ertesi gün olacak seremoninin heyecanını üzerlerinden atmak için gayret sarf ediyorlardı. Otel bir çok parlak gelecek vaat eden çocukla dolmuştu. 7 yaşında okula başlanıp 8 yıllık ilk öğretimi bitiren çocukların yaş ortalaması 15 civarındaydı ve bu yaşlarda benlik yavaş yavaş oluşuyordu.

Akşam yemeği başlarken Romeo ansızın ayağa kalkarak bir konuşma başlattı. Konuşmasını yavaş, heyecansız bir üslup ile sürdürmeye gayret ediyordu. Mars’ taki tüm krallıkların ileri gelecek vaat eden kişileri bu yemekte bir araya gelmişler ve konuşmacı Romeo’ yu can kulağı ile dinliyorlardı.

Romeo kısaca, paylaşılacak bazı şeylerin saklanmış olma ihtimalinden söz ederek, geleceklerinin bu gibi ihtimalleri ortadan kaldırıcı çalışmalar üzerine olması gerektiğini vurguladı. Gelecek açık ve demokratik bir düzen üzerine kurulmalıydı. Romeo’ nun kısaca yaptığı bu vurgunun açılımlarının büyük olacağı o anda salonda bulunanlar tarafından anında hissedilmişti.

Yemekten sonra bir gurup genç Romeo’ nun etrafını sararak birtakım sorular sormaya başladılar. Bunlardan biri en sivri soruları yönelten Paul isimli gençti. Böyle konuşmalarla neden kafaları karıştırıyorsun diyordu. Mars’ ta paylaşılmamış ne olabilirdi. Her şey ücreti karşılığında paylaşılmıyor muydu ki, bu gibi adaletsiz sözleri niçin söylüyordu Romeo. Paul’ ün bu agresif tavrı en çok Ali’ yi çileden çıkarıyordu. Paul ‘ün etrafında saygınlığı çoktu. Romeo bunu hisseder hissetmez dikkatini Paul üzerine yoğunlaştırdı. Paul’ ü davaya kazanması gerekiyordu, zaman kazanmak Paul hakkında daha fazla bilgi edinmek için akşam el ayak çekildikten sonra odasına gelmesini Paul’ ün kulağına fısıldadı. Romeo şimdiden yaşıtı olan gençler içinde ayrı bir konumu olduğunu hissettirmişti herkese.

Yemekten sonra çeşitli oyunlar gösteriler ve kümeler halinde konuşmalar ile vakit geçiren gençlerin 23.30’ da odalarında olmaları gerekiyordu. Bu saatten önce Romeo ve 3 grup arkadaşı Paul hakkında oldukça etraflı bilgi edinmişlerdi.

Paul kertenkele krallığına ait bir işçi ailesinin çocuğu idi. Babası kristal madenlerinde ölesiye çalışırken onu evlatlık gibi kabul eden bir yüksek aristokrat tarafından okutulmuş ve kollanmıştı. Hırçın ve yaşıtlarından daha zeki bir kişiliği vardı. Hamisinin hoşuna giden de buydu. Agresif ve devrimci yapısı, toplumda onu ön plana çıkarıyordu. Çalışan sınıflar ve aristokratlar arasında kalmış yaşamı, kafasını oldukça karıştırmış, onu oldukça huzursuz yapmıştı. Bu yapısıyla Paul, Romeo’ nun çok işine yarayabilirdi.  

Sayfa 8

 
 
 

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11
 


 

© Erdoğan ILDIZ, Her hakkı saklıdır, yazılı izin olmadan çoğaltılamaz ve dağıtılamaz