II. Bölüm
Değişik Gezegenlerde Yeniden Hayat Buluş
Mars ve Galaktika
Romeo yumurtasından çıkar çıkmaz göğsünde
garip bir acı hissederek kıvrandı, anası onun rahatsız olduğunu
görerek şefkatle kucaklamak istedi bu kucaklama işlemi onu daha
da havasız bıraktı. Romeo’ nun rahatsızlığına neden zaten
eksik olan oksijen miktarıydı. Dünya ile burası arasında
oksijen yönünden muazzam fark vardı, bu hemen solunum organlarında
hissediliyordu. Doğumu müteakip diğer yumurtalardan çıkan
öbür kardeşler, ana, baba ve diğer akrabaların oluşturduğu
koloniye bayağı bir canlılık gelmişti. Sürüngen olarak doğmanın
büyük avantajları vardı, insanoğlu gibi yarım doğmuyordun.
Doğar doğmaz tüm uzuvlar çalışır halde ve fonksiyonel
oluyordu. Bir müddet beslenme alışkanlıklarının elde
edilmesi için ana baba tarafından eğitim veriliyor sonra iş
kendi akışına bırakılıyordu. Bunun haricinde bir de vücut
dili ile normal anlaşma dilinin öğrenilmesi gerekiyordu. Bunların
öğrenilmesi çok zaman almadı. Romeo kısa süre sonra toplumla
akuple olmuştu.
Ailesi aristokrat bir aile idi. Toplumda
sevilen sayılan bir yerleri vardı. Mars’ ta çeşitli veya aynı
türden sürüngenlerin oluşturduğu pek çok krallık mevcuttu.
Romeo’ nun ailesi pekte kalabalık sayılmayan bukalemun krallıklarından
en eski ve köklü bukalemun sülalesiydi. Mars’ ta hayat ilkel
olduğundan ancak asiller ve ruhban sınıf okuma yazma biliyor,
bir de yüksek rütbeli askerlerin bazıları okuma yazmaya aşina
idiler. Normal halktan hemen hemen hiç kimse okuma yazmaya aşina
değildi. İki çeşit okul mevcuttu. Asiller için eğitim veren
aristokrat okulu. Ruhban sınıfın eğitim ihtiyaçlarını karşılayan
ruhban okulu. Yüksek rütbeli askerler genellikle aristokratlar
dan çıktığından askerlerde aristokratların okullarında ders
görmekteydiler. Burada da yazılar taş tabletlere çivi yazısı
benzer figürlerle yazılmaktaydı. Romeo’ nun babası sarayın
asilzadelerini eğitmekle görevli saray okulunun müdürü idi.
Annesi sarayın baş doktoruydu. Anne ve babasının bu
görevlerinden ötürü sarayda oturuyorlardı. Krallığın
bulunduğu bölge çekirdeğe en yakın en soğuk bölgeydi.
Mars’ ın çekirdeğini buz kitlesi oluşturuyordu bu kısma
yaklaştıkça ısı düşüyordu. Mars’ ın dış yüzeyi ise
dayanılmaz sıcaklıktaydı. Sıcaktan hoşlanan tüm diğer
sürüngen soylar yüzeyden itibaren sıcaklığın yaşamları
için en ideal olan yerlerde krallıklarını oluşturmuşlardı.
Çeşitli açılardan bakıldığında bazı yerler yaşam için
daha ideal oluyordu. Bu yüzden de kabile ve krallıklar arasındaki
savaş bir türlü bitmek bilmiyordu. Mars’ ta gezegenin
yüzeyinde yaşam mümkün olmadığına göre tüm sürüngenler
yer kabuğunun içindeki mağara ve dehlizlerde yaşıyorlardı.
Gözleri ışıksızlığa alışmıştı. Ancak oksijen
yetersizliği tüm gezegeni inim inim inletiyordu. Oksijen
üretimi dinozor soyundan gelen büyük krallığın tekelindeydi.
Oksijen üretmeye yarayan kristallerin bulunduğu bölgeye
çöreklenmiş olan büyük krallık, verdiği oksijen sayesinde
tüm diğer krallıkları istediği gibi kontrol altında
tutuyordu. Verdiği oksijene karşılık her sene aldığı
vergileri daha da artırıyordu. Aldığı vergiler, bazı yiyecek
maddeleri ve madenlerden oluşmaktaydı. Bir de sarayına her
saraydan güzel kızlar ve iyi yetişmiş kültürlü erkekler
istemekteydi.
Sarayda hayat çok eğlenceli ve bolluk
içinde geçiyordu. Aynı zamanda yumurtadan çıkmış kardeşleri
ve diğer saray mensuplarının yaşıt çocukları ile oldukça
kalabalık bir gurup oluşturuyorlardı. Artık kendi başlarına
avlanacak duruma gelmişler , yavaş yavaş gurup içinde yarışmalar
başlamış, okula gitme zamanı yaklaşmıştı.
İşte bu dönemde Romeo’ nun farkı hemen
fark edilmeye başlamıştı. Her şeyi akranlarından daha çabuk
kavrıyor ve ifade edebiliyordu. Bu çocukta bir garipliğin olduğu
herkes tarafından fark ediliyordu. Kendinden yaşlı bir ağabeyi
okula başlamış alfabeyi sökmeye çalışırken Romeo okumayı
çözmüştü bile. Bunu gören anası ve babası hayretler
içinde kalmıştı. Çocuk şiirleri süratle ezberliyor,
çocuklar arasında yeni oyunlar icat ediyor, yerinde duramıyordu.
Çok haşarıydı ve şimdiden hem saraydaki hem de saray civarındaki
mahallelerde yaşayan yaşıtlarının lideri olmuştu.
Romeo şimdiden mensubu olduğu krallığın dışında
nasıl bir yaşamın sürmekte olduğunu merak ediyor, içi içine
sığmıyordu. Zaman zaman divanesi ile birlikte gizlice sınırların
dışına çıkıp etrafı kolaçan ediyorlar ve bundan kimseye
bahsetmiyorlardı. Yaptıkları onca haylazlıktan sonra gayet
masum yuvalarına dönüp büyüklere bir şey çaktırmıyorlardı.
Haylazlık dönemi yerini yavaş yavaş ilk
okul dönemine bırakıp neredeyse bütün gün okula gitmeye başlayınca,
Romeo’ nun tükenmez enerjisi öğrenmeye odaklanmıştı. Diğer
öğrenciler arasında düzen ve disipline düşkünlüğü hemen
göze batıyordu. Göze batan daha pek çok şey arasında ilk ağızda
sıralanacak bir düzine farklılıkla liste bitecek gibi değildi.
Bu çocukta matematik, kimya, fizik konularına düşkünlük had
safhada olduğu gibi, felsefi konulara da ilgi büyüktü. Bu
çocuğun ilerde büyük olayların içinde olacağına öğretmeni
ve ailesi kesin gözle bakıyorlardı.
Romeo’ da olan bu fazla yeteneklerin sınıfta
da er veya geç sorun yaratacağı belliydi. Yaşıtlarının
anlayış düzeyinden üstün olan Romeo, arkadaşlarının
konuları yavaş anlamalarına bozuluyor, çoğu zaman bunu belli
etmemeye çalışıyordu. Ancak konuları anlamadan geçiştiren
çocukların anlamadıkları konularda yanlış yaptıkları zaman
küplere biniyor, kendini frenleyemiyordu. Yavaş yavaş pek çok
şey ona aptalca gelmeye başlıyordu. Neden herkes bu kadar
geriydi?
Çok geçmeden bu konulardaki tutumunu
belirlemeye başladı. Sabır denilen bir şey vardı, bu da
mükafatların en büyüğü idi. Bu konuda katıldığı kursu
hatırlıyordu. Bu az gelişmişler arasındaki cehennem azabına
katlanmanın en çıkar yolu sabretmekten geçiyordu. Zaten
akranları ile olan farkı her geçen gün Romeo’ yu onlardan
yalıtıyor, yalnızlığa itiyordu. Bazı arkadaşlarının
gözlerindeki hayranlık yavaş yavaş yerini korkuya bırakmıştı.
Onun tahminleri, olacak bazı olayları önceden görmesi herkesi
ürkütüyordu. Bir gezi öncesi yaşanan bir olay da işin tuzu
biberi oldu. İlk okul son sınıf öğrencilerinin dinozor krallığını
ziyaret etmeleri gelenekti. Dinozor krallığı böylece ileride
hizmetine seçeceği gençleri de tespit etme imkanı buluyordu.
Yola çıkmadan evvel Romeo haritalar incelensin en uygun yol
seçilsin diye fikir ortaya attı. Daha önceleri gidilen
güzergahı incelemiş, en kısa yolun farklı bir yol olduğu
kanaatine varmıştı. Öğretmen bunun imkansız olduğunu
belirtti. Kendisini bildi bileli hep bu yolun kullanıldığını,
hali ile bu yolun kısa olan yol olması gerektiği düşüncesinin
herkeste yerleşmiş olduğunu belirtti. Romeo yolcuları 2 grup
halinde farklı yoldan götürmeyi teklif etti. Hoca sırf Romeo’
nun yanılgısını ispat etmek için bu fikri kabul etti.
Bir grubun başında Romeo, diğer gurubun başında
öğretmenleri, kafile yola çıktı. Romeo kendi güzergahında
ilerlerken bir müddet sonra bir gariplik hissetti. Yolun kuzeye
doğru ilerlemesi gerekirken, anlamsız bir şekilde batıya doğru
kıvrılıyor, yolu uzatıyordu. Bu noktada yolu uzatmaya neden
olacak fikri araştırmaya karar verdi. Yanında 3 kişi daha vardı.
4 arkadaş kıvrımın nedenini aramaya başladılar, çok
geçmeden Romeo ve bir arkadaşının oynattığı bir taş, yolun
devamını ortaya koyan bir geçidin mevcudiyetini ortaya
koyuyordu. Yollarına buradan devam ettiklerinde kilometrelerce
kavisi yürümek mecburiyetinde kalmayacaklardı. Kısa yolu bulmuşlardı.
Ancak bu kısa yol neden kullanıma kapanmıştı, bunun araştırılması
gerekiyordu. Ancak bu araştırma için gerekli zamanları yoktu.
Bu buluşlarından öğretmenlerine bahsetmek
tehlikeli açılımlara neden olabilirdi. En iyisi bahsi
kaybetmek. Hocanın yolunun daha kısa olduğunu kabul etmek en
iyi çözümdü.
Aslında buluşma yerine öğretmenlerinden en
az ½ saat önce gelmişlerdi. Saklanıp hocanın gurubunu beklemişler,
grup geldikten sonra da yollarının daha uzun olduğunu
vurgulamak için 15 dakika sonra ortaya çıkmışlardı. Öğretmenleri
haklı çıktığının gururu ile havalara uçuyordu. Romeo da
kaybetmiş kişi rolünü iyi yapıyordu. Böylece bu mevzu şimdilik
kapanmış görünüyordu ama Romeo bir an evvel oraya dönüp
yolu bu kadar uzatan ve saklanması bu denli zorunlu olan yapılaşmanın
ne olduğunu anlamak istiyordu.
Dinozor krallığına vardıklarında ,temel
seremonilerin ardından hemen büyük kütüphaneye koştu Romeo.
Kafasında hala büyük keşfi vardı. Neden böyle kocaman bir
yer saklanmaya çalışılıyordu? Hemen bölge haritalarının
bulunduğu kısma gitti. O bölge tüm haritalarda bilinçli bir
şekilde tahrif edilmişti. Neden böyle bir şeye gerek
görülmüştü? Tüm bunları kafasında evirip çevirirken tanıdık
bir ıslığın pek yakınlardan geldiğini duyarak sevinçle o
tarafa yöneldi. Bu başka bir karnasyondan tanıdığı Ali idi
ve Mısır’ da oldukça enteresan maceraları olmuştu.
Ali bu yaşamda kütüphanecinin oğlu olarak
vücut bulmuş, dinozor krallığında önemli bir görevin varisi
olarak yetiştirilmekteydi. Romeo buna çok sevindi. Buluşundan
Ali’ ye de bahsetti ve haritalardaki tahrifattan söz etti ve
kendisine yardımcı olmasını istedi. Ali kütüphanenin bir de
gizli bölümünün olduğundan bahsetti.
Bu gizli bölüme geçtiklerinde Romeo
gördüklerine inanamadı. Burada kağıt üstüne basılı,
resimli, daha üst medeniyetlere ait pek çok evrak bulunuyordu.
Bu evraklardan, kitaplardan bazıları Mars’ ın bir zamanlar
yemyeşil aynı dünya gibi bir yer olduğunu gösteriyordu. Yaşayanların
çılgın, bencil arzularının sonucu çıkan çatışmalardan
yüzeye oksijen sağlayan reaktörün devre dışı bırakıldığı
yazılı idi. Bu reaktör yıllar önce başka gezegenlerden gelen
bir takım canlılar tarafından yapılmış ve Mars’ ta muazzam
bir medeniyet yaratılmıştı. Şimdi ise kuvveti elinde
bulundurmak isteyen dinozor soyu, sadece kendi ürettiği oksijen
ile diğer Mars sakinlerini kendine bağımlı hale getirmiş,
reaktörü saklayarak oksijen talebini artırmış, oksijen arzını
ise olabildiğince kısıtlamış bulunuyordu. Reaktör devreye
girerse Mars’ ın merkezinde bulunan donmuş suyu ayrıştırarak
oksijen üretimini muazzam boyuta çıkaracak, Mars’ ın
yüzeyinde hayatı mümkün kılacaktı. Bu şaşırtıcı
bilgilerden sonra Mars’ taki nüfus ile ilgili saklı bilgilerin
olduğu bölüme tam geçmiştiler ki Ali’ nin babası yanlarına
geldi. Bu bölüme nasıl girdiklerini ve burada ne yaptıklarını
sordu. Ali bu çocukla yeni tanıştığını ve ondaki güzel
misketi incelerken, düşen misketin peşinden gittiklerinde,
tesadüfen bu kapıyı açan mekanizmayı harekete geçirdiklerini
ve henüz yeni girmişken kendisinin geldiğini ona söylediler.
Adam, çocukların çok küçük olduklarını
ve ortalığın düzgün ve şüpheye meydan verecek bir durumun
olmadığı kanaatine varınca, çocukları süratle bu gizli
bölümden çıkardı. Bu bölüme girmenin cezası ölüm olduğundan,
çocukları sıkı sıkıya tembihledi gizli bölüm hakkında.
Buraya hiç girmemişlerdi, böyle bir bölümün mevcudiyetinden
haberleri yoktu. Bir daha buraya girerlerse ayaklarını kıracağını
belirtmeyi de ihmal etmedi.
Ali’ nin babası işinin başına dönünce
Ali ile Romeo rahat bir nefes aldılar. Bir müddet geçmişten
söz ederek rahatladılar daha sonra birbirlerine Mars’ taki
hayatlarının detayını anlatmaya koyuldular. Vaktin nasıl
geçtiğini bilmeden saatlerce konuşmuş olduklarını Ali’ nin
babasının kütüphaneyi kapama zamanının geldiğinden anladılar.
Çabucak tekrar buluşma plânlarını gözden geçirdiler, Ali de
bu yıl ilkokuldan mezun olmuştu ve yapılacak seremoniye
dinozorları temsil en katılacaktı. Akşamki yemekte buluşmak
ilk etaptı. Romeo kendi grubu ile buluşmak için yola çıktı
Romeo grubunu bulduğunda herkes meraktan
çatlayacak gibi idi. Zamanını kütüphanede değerlendirdiğini
belirterek konuyu geçiştirmek istediyse de bu duruma kimseyi
ikna edemedi. Kendi gurubunda
gelen 3 arkadaşına paylaşılacak bazı sırları keşfettiğini
belirtmekle yetindi.
Çeşitli krallıklardan dinozor krallığına
gelen ilkokulu bitirmiş talebeler ilk günlerini, tanışmak,
çevreyi gezmek, ufak tefek alışverişler ile geçiriyorlar,
ertesi gün olacak seremoninin heyecanını üzerlerinden atmak
için gayret sarf ediyorlardı. Otel bir çok parlak gelecek vaat
eden çocukla dolmuştu. 7 yaşında okula başlanıp 8 yıllık
ilk öğretimi bitiren çocukların yaş ortalaması 15 civarındaydı
ve bu yaşlarda benlik yavaş yavaş oluşuyordu.
Akşam yemeği başlarken Romeo ansızın ayağa
kalkarak bir konuşma başlattı. Konuşmasını yavaş, heyecansız
bir üslup ile sürdürmeye gayret ediyordu. Mars’ taki tüm
krallıkların ileri gelecek vaat eden kişileri bu yemekte bir araya
gelmişler ve konuşmacı Romeo’ yu can kulağı ile
dinliyorlardı.
Romeo kısaca, paylaşılacak bazı şeylerin
saklanmış olma ihtimalinden söz ederek, geleceklerinin bu gibi
ihtimalleri ortadan kaldırıcı çalışmalar üzerine olması
gerektiğini vurguladı. Gelecek açık ve demokratik bir düzen
üzerine kurulmalıydı. Romeo’ nun kısaca yaptığı bu
vurgunun açılımlarının büyük olacağı o anda salonda
bulunanlar tarafından anında hissedilmişti.
Yemekten sonra bir gurup genç Romeo’ nun
etrafını sararak birtakım sorular sormaya başladılar.
Bunlardan biri en sivri soruları yönelten Paul isimli gençti.
Böyle konuşmalarla neden kafaları karıştırıyorsun diyordu.
Mars’ ta paylaşılmamış ne olabilirdi. Her şey ücreti karşılığında
paylaşılmıyor muydu ki, bu gibi adaletsiz sözleri niçin
söylüyordu Romeo. Paul’ ün bu agresif tavrı en çok Ali’
yi çileden çıkarıyordu. Paul ‘ün etrafında saygınlığı
çoktu. Romeo bunu hisseder hissetmez dikkatini Paul üzerine yoğunlaştırdı.
Paul’ ü davaya kazanması gerekiyordu, zaman kazanmak Paul hakkında
daha fazla bilgi edinmek için akşam el ayak çekildikten sonra
odasına gelmesini Paul’ ün kulağına fısıldadı. Romeo şimdiden
yaşıtı olan gençler içinde ayrı bir konumu olduğunu
hissettirmişti herkese.
Yemekten sonra çeşitli oyunlar gösteriler
ve kümeler halinde konuşmalar ile vakit geçiren gençlerin
23.30’ da odalarında olmaları gerekiyordu. Bu saatten önce
Romeo ve 3 grup arkadaşı Paul hakkında oldukça etraflı bilgi
edinmişlerdi.
Paul kertenkele krallığına ait bir işçi
ailesinin çocuğu idi. Babası kristal madenlerinde ölesiye çalışırken
onu evlatlık gibi kabul eden bir yüksek aristokrat tarafından
okutulmuş ve kollanmıştı. Hırçın ve yaşıtlarından daha
zeki bir kişiliği vardı. Hamisinin hoşuna giden de buydu.
Agresif ve devrimci yapısı, toplumda onu ön plana çıkarıyordu.
Çalışan sınıflar ve aristokratlar arasında kalmış yaşamı,
kafasını oldukça karıştırmış, onu oldukça huzursuz yapmıştı.
Bu yapısıyla Paul, Romeo’ nun çok işine yarayabilirdi.
Sayfa
8
|