|
8/10/2000
57 Hüseyin
Adam iş seyahatinden evine yeni dönmüştü.
Evin telefonu çaldığında üzüleceği bir haberi hiç
beklemiyordu. Telefonda arkadaşı Münir,müştereken yakın
arkadaşları olan Yusuf’un ölüm haberini veriyordu. Yusuf ,
namı diğer “ kırık “, astımdan ölmüştü.
Yusuf
hala Samatya da oturuyordu,Samatya’daki evden cenaze alınıp
Topkapı’ daki mezarlığa götürüldü. Mezarının
başında,rahmetli Yusuf’un hemen hemen tüm yakın
arkadaşları bulunuyordu. Üniversite yıllarında
Samatya ya kırık yüzünden gelmişlerdi. Münir Malatya
da ticaret lisesini bitirip yüksek tahsil için İstanbul’la
gelince,çocukluk arkadaşının izini sürmüş onun Sultantepede
bir köşkte kaldığını öğrenince ,köşkün kapısına
dayanmıştı. Arkadaşı bu köşkte sekiz ,on arkadaşı ile
beraber kalıyor,Kapalıçarşıda çalışıyordu. Münir çocukluk
arkadaşı ile beraber ayrı bir evde oturmak istiyordu. Münir’in
ısrarlarına dayanamayan çarşılı genç, ona nerede oturmak
istediğini sordu. Münir Malatyadan geldikten sonra Yusuf’a yakın
olmak için Aksaray’daki otellerde kalmıştı. Yusuf Samatya da
ağabeyinin evinde kalıyordu. Bu yüzden de Münirin İstanbulda
en iyi bildiği semt Yusuf’un kaldığı samatya idi.
Kapalıçarşılı genç hem okuduğu okul olan alman
filolojisinden bıkmış,hem de Sultantepede ki köşkteki yoğun
hayattan bıkmıştı. Daha az insanla hayatını paylaşacağı
bir hayatı özler olmuştu. Münir ile samatya tarafında bir
yere geçerlerse Fındıkzade de bulunan gazetecilik yüksek
okuluna geçecek alman filolojisini bırakacaktı. bu yüzden
Münir tarafından ikna edilmesi zor olmadı.
Çarşılı
genç, gedikli kız arkadaşı Fatoş’u ve arkadaşı Münir’i
de yanına alarak Samatya’nın yolunu tutu. Samatya sosyal
sigortalar Hasta hanesinden deniz tarafındaki yoldan yedi kuleye
giden,sahil yolunun bir üstündeki yolda,Hasta haneden 150 m
mesafede 5 katlı bir
apartmanın 4. Katındaki karşılıklı dairelerden boş olanına
talip oldular. Diğer dairede de mal sahibi oturuyordu. Çarşılı
genç gedikli sevgilisini göstererek yakında evleneceklerini bu
yüzden de ev baktıklarını söyledi. Malum bekara,özellikle de
talebeye yer kiralamaya kimse yanaşmıyordu. Tesadüf mal sahibi
de Malatyalı çıkmıştı. Adam işin senaryo olduğunu far
ketmiş olacak ki,aman kiranızı zamanında ödeyin ve benim hane
halkıma yan gözle bakmayın da ister evlenin,ister evlenmeyin
diyiverdi. Neticede Münir ile çarşılı genç eve taşındılar.
Yusuf’un kaldığı ağabeyinin evi de birkaç yüz metre ötede,bir
sokak üstteydi. Daha sonraki günlerde de Orhan gençlere katıldı.
Böylece dairede 3 kişi kalıyorlar,Kınık’ta yatmadan yatmaya
evine gidiyordu. Bu 4 arkadaş zamanlarının çalışma zamanları
haricindeki tümünü beraber geçiriyorlardı. Şimdi kırık ölmüştü.
Kırığın ölümünü hazırlayan olaylar zincirini bu gün ki
gibi hatırlıyordu.
Samatya’daki
eve taşınmanın üzerinden
henüz birkaç ay geç geçmişti ki, dört arkadaş sahil yolunda
deniz kenarında yürüyüşe çıkmışlardı. Akşam vakti idi.
Ortalık henüz kararmamıştı. 1970 senesinin son bahar ayları
idi. Çarşılı genç bir anısını anlatıyor gençler kahkaha
ile gülüyorlardı. Olayın kahramanı 57 Hüseyin idi. Malatya
ticaret lisesinde 57 kiloda güreşmiş olan bu gence,arkadaşları
57 Hüseyin diyorlardı. Saf,temiz bir yapısı olan bu genç kızdığı
zaman kafasını duvara vurarak söverdi. Sultan tepede bu gence
de bir oda vermişti çarşılı genç.
Olay
1969 yılında geçmişti. Soğuk bir kış günü idi.
Sultantepedeki köşkte kalan talebeler okullarından veya çalıştıkları
işyerlerinden köşke döndüklerinde,yorgun argın Sultantepenin
yokuşunu tırmanıyorlar,karakolu döndüklerinde ise boğazdan
gelen dondurucu havayı alınlarında kırbaç gibi hissediyorlardı.
Kapıdan içeri giren genç küfürü basıyor,hemen kendine sobanın
başında bir yer açmaya gayret ediyordu. Tüm köşkü ısıtma
olanağı bulunmadığından,sığabilecekleri en küçük odaya
doluşuyorlar,sıvı gaz ile çalışan bir soba vasıtası ile de
ısınıyorlardı. Neticede köşkte kalan tüm arkadaşlar geldiğinde
sohbet dönüp,dolaşıp soğuk havaya gelmişti. Gençlerden biri
bu havada denize girene madalya vermek lazım diyince, çarşılı
genç ben madalya istemem 100 lira verin ben bu havada denize
gireyim diyiverdi. Başka bir genç o işi 90 liraya yapacağını,bir
diğeri 80 e yapacağını söyleyince ,olay açık eksiltmeye ve
inatlaşmaya bindi.
Neticede
57 Hüseyin bu havada ben 10 lira için denize girerim diyiverince
,çarşılı genç hadi bakalım ben on lirayı veriyorum ,gir de
görelim dedi. Denize Kızkulesinin karşısında Şemsipaşadan
girilmesi karlaştırılmıştı. İş ciddiye binince soğuktan yılmış
olan gençler o soğukta Şemsipaşaya kadar yürümeyi göze
almadılar. Bu durumda 57 Hüseyin ile çarşılı gencin birlikte
şemsipaşaya kadar uzanmaları gerekiyordu. Çaresiz o soğukta
oraya gittiler. Çarşılı genç yüzmeyi iyi biliyordu ancak 57
Hüseyin’in durumundan emin değildi. Şemsipaşa da büyük
miktarda akıntı vardı. 57 Hüseyin işi iyi kıvıramazsa akıntı
onu anında kız kulesi açıklarına götürürdü. Hüseynine
iyi yüzüp yüzmediğini sordu. O da iyi yüzdüğünü söyledi,ama
Malatyalılar gururlu olurdu. Belki de yiğitliğe bok sürmemek için
böyle diyordu. Çarşılı durumdan emin olmayınca gözü
etrafta uzun bir dal parçası arayarak şemsipaşaya kadar gelmişti.
Şimdi deniz kenarındaydılar ve o soğukta 57 Hüseyin
soyunuyordu. Çarşılı gençte titreyen bir isa gibi elinde
uzunca bir asa tutarak denize dalmaya hazırlanan Hüseyin’e dehşet
içinde bakıyordu.
57
Hüseyin denize atladı, birkaç kulaçtan sonra kıyıya doğru
hamle yaptı,akıntıya kapılmadan sandal iskelesinin beton
basamaklarını yakaladı,kendini denizden yukarı çektiğinde
dudakları mos mor olmuş,çene kemikleri bir birlerine vurmaktaydı.
Repertuarında olan tüm küfürler ağzından dökülmekteydi. Çarşılı
genç işin ucuz atlatıldığını gördükten sonra 57 Hüseyinin
haline kahkahalarla gülmeye başlamıştı. Halleri pek komikti.
O soğukta in ,cinin top oynadığı şemsipaşa da gencin bir
galiz küfürler ediyor,bir diğeri de kahkahalara boğulmuş
yerlerde yuvarlanıyordu. Hüseyin “ kafamı sikeyim, ben ne akıl
ile bu işi yaptım “ diye diye eve geldiler. Evde de kafasını
duvarlara vurarak aynı sözleri söyleye söyleye ısınmaya çalışıyordu.
O kafasını duvara vurup küfürler ettikçe tüm arkadaşlar basıyordu
kahkahayı.
Çarşılı
genç bu hikayeyi Samatya’da sahil yolunda anlatırken hepsi
birden basıyorlardı kahkahayı. Bir müddet sonra kırık
durarak çarşılı gence ben de girerim denize aynı şartlarla
diyince,çarşılı genç “ tamam ulan gir sana da 10 lira
vereyim “ dedi.
Kırık
Yusuf da samatya da 10 liraya denize girdi. O akşamdan sonra astım
oldu. Yıllarca astımdan muzdarip oldu. Yaşı kırk civarındayken
de öldü. Çarşılı arkadaşı Kırığın mezarına gül bırakırken
hikayenin başındaki gibi gülemiyordu. Kendini suçlu
hissetmekten de kendini alı koyamıyordu. Kaderin bu cilvesi karşısında
ne yapabilirdi.
Erdoğan
ıldız
|