Erdoğan ILDIZ    Aydınlık Gazetesi - Makale İletişimİletişim
 
 

 Giriş  Yayınlar Genel Açıklama Sayfası
  Mesleki 
 
  Felsefi
  Hikaye
  Şiir

 Hikayelerim 1
Sayfalar
İçindekiler
1 2 3 4 5
6 7 8 9 10
11 12 13 14 15
16 17 18 19 20
21 22 23 24 25
26 27 28 29 30

 

 

  

8/10/2000

57 Hüseyin

 

 

Adam iş seyahatinden evine yeni dönmüştü. Evin telefonu çaldığında üzüleceği bir haberi hiç beklemiyordu. Telefonda arkadaşı Münir,müştereken yakın arkadaşları olan Yusuf’un ölüm haberini veriyordu. Yusuf , namı diğer “ kırık “, astımdan ölmüştü.

 

Yusuf hala Samatya da oturuyordu,Samatya’daki evden cenaze alınıp Topkapı’ daki mezarlığa götürüldü. Mezarının  başında,rahmetli Yusuf’un hemen hemen tüm yakın arkadaşları bulunuyordu. Üniversite yıllarında  Samatya ya kırık yüzünden gelmişlerdi. Münir Malatya da ticaret lisesini bitirip yüksek tahsil için İstanbul’la gelince,çocukluk arkadaşının izini sürmüş onun Sultantepede bir köşkte kaldığını öğrenince ,köşkün kapısına dayanmıştı. Arkadaşı bu köşkte sekiz ,on arkadaşı ile beraber kalıyor,Kapalıçarşıda çalışıyordu. Münir çocukluk arkadaşı ile beraber ayrı bir evde oturmak istiyordu. Münir’in ısrarlarına dayanamayan çarşılı genç, ona nerede oturmak istediğini sordu. Münir Malatyadan geldikten sonra Yusuf’a yakın olmak için Aksaray’daki otellerde kalmıştı. Yusuf Samatya da ağabeyinin evinde kalıyordu. Bu yüzden de Münirin İstanbulda en iyi bildiği semt Yusuf’un kaldığı samatya idi.  Kapalıçarşılı genç hem okuduğu okul olan alman filolojisinden bıkmış,hem de Sultantepede ki köşkteki yoğun hayattan bıkmıştı. Daha az insanla hayatını paylaşacağı bir hayatı özler olmuştu. Münir ile samatya tarafında bir yere geçerlerse Fındıkzade de bulunan gazetecilik yüksek okuluna geçecek alman filolojisini bırakacaktı. bu yüzden  Münir tarafından ikna edilmesi zor olmadı.

 

Çarşılı genç, gedikli kız arkadaşı Fatoş’u ve arkadaşı Münir’i de yanına alarak Samatya’nın yolunu tutu. Samatya sosyal sigortalar Hasta hanesinden deniz tarafındaki yoldan yedi kuleye giden,sahil yolunun bir üstündeki yolda,Hasta haneden 150 m mesafede  5 katlı bir apartmanın 4. Katındaki karşılıklı dairelerden boş olanına talip oldular. Diğer dairede de mal sahibi oturuyordu. Çarşılı genç gedikli sevgilisini göstererek yakında evleneceklerini bu yüzden de ev baktıklarını söyledi. Malum bekara,özellikle de talebeye yer kiralamaya kimse yanaşmıyordu. Tesadüf mal sahibi de Malatyalı çıkmıştı. Adam işin senaryo olduğunu far ketmiş olacak ki,aman kiranızı zamanında ödeyin ve benim hane halkıma yan gözle bakmayın da ister evlenin,ister evlenmeyin diyiverdi. Neticede Münir ile çarşılı genç eve taşındılar. Yusuf’un kaldığı ağabeyinin evi de birkaç yüz metre ötede,bir sokak üstteydi. Daha sonraki günlerde de Orhan gençlere katıldı. Böylece dairede 3 kişi kalıyorlar,Kınık’ta yatmadan yatmaya evine gidiyordu. Bu 4 arkadaş zamanlarının çalışma zamanları haricindeki tümünü beraber geçiriyorlardı. Şimdi kırık ölmüştü. Kırığın ölümünü hazırlayan olaylar zincirini bu gün ki gibi hatırlıyordu.

 

Samatya’daki eve  taşınmanın üzerinden henüz birkaç ay geç geçmişti ki, dört arkadaş sahil yolunda deniz kenarında yürüyüşe çıkmışlardı. Akşam vakti idi. Ortalık henüz kararmamıştı. 1970 senesinin son bahar ayları idi. Çarşılı genç bir anısını anlatıyor gençler kahkaha ile gülüyorlardı. Olayın kahramanı 57 Hüseyin idi. Malatya ticaret lisesinde 57 kiloda güreşmiş olan bu gence,arkadaşları 57 Hüseyin diyorlardı. Saf,temiz bir yapısı olan bu genç kızdığı zaman kafasını duvara vurarak söverdi. Sultan tepede bu gence de bir oda vermişti çarşılı genç.

 

Olay 1969 yılında geçmişti. Soğuk bir kış günü idi. Sultantepedeki köşkte kalan talebeler okullarından veya çalıştıkları işyerlerinden köşke döndüklerinde,yorgun argın Sultantepenin yokuşunu tırmanıyorlar,karakolu döndüklerinde ise boğazdan gelen dondurucu havayı alınlarında kırbaç gibi hissediyorlardı. Kapıdan içeri giren genç küfürü basıyor,hemen kendine sobanın başında bir yer açmaya gayret ediyordu. Tüm köşkü ısıtma olanağı bulunmadığından,sığabilecekleri en küçük odaya doluşuyorlar,sıvı gaz ile çalışan bir soba vasıtası ile de ısınıyorlardı. Neticede köşkte kalan tüm arkadaşlar geldiğinde sohbet dönüp,dolaşıp soğuk havaya gelmişti. Gençlerden biri bu havada denize girene madalya vermek lazım diyince, çarşılı genç ben madalya istemem 100 lira verin ben bu havada denize gireyim diyiverdi. Başka bir genç o işi 90 liraya yapacağını,bir diğeri 80 e yapacağını söyleyince ,olay açık eksiltmeye ve inatlaşmaya bindi.

 

Neticede 57 Hüseyin bu havada ben 10 lira için denize girerim diyiverince ,çarşılı genç hadi bakalım ben on lirayı veriyorum ,gir de görelim  dedi. Denize Kızkulesinin karşısında Şemsipaşadan girilmesi karlaştırılmıştı. İş ciddiye binince soğuktan yılmış olan gençler o soğukta Şemsipaşaya kadar yürümeyi göze almadılar. Bu durumda 57 Hüseyin ile çarşılı gencin birlikte şemsipaşaya kadar uzanmaları gerekiyordu. Çaresiz o soğukta oraya gittiler. Çarşılı genç yüzmeyi iyi biliyordu ancak 57 Hüseyin’in durumundan emin değildi. Şemsipaşa da büyük miktarda akıntı vardı. 57 Hüseyin işi iyi kıvıramazsa akıntı onu anında kız kulesi açıklarına götürürdü. Hüseynine iyi yüzüp yüzmediğini sordu. O da iyi yüzdüğünü söyledi,ama Malatyalılar gururlu olurdu. Belki de yiğitliğe bok sürmemek için böyle diyordu. Çarşılı durumdan emin olmayınca gözü etrafta uzun bir dal parçası arayarak şemsipaşaya kadar gelmişti. Şimdi deniz kenarındaydılar ve o soğukta 57 Hüseyin soyunuyordu. Çarşılı gençte titreyen bir isa gibi elinde uzunca bir asa tutarak denize dalmaya hazırlanan Hüseyin’e dehşet içinde bakıyordu.

 

57 Hüseyin denize atladı, birkaç kulaçtan sonra kıyıya doğru hamle yaptı,akıntıya kapılmadan sandal iskelesinin beton basamaklarını yakaladı,kendini denizden yukarı çektiğinde dudakları mos mor olmuş,çene kemikleri bir birlerine vurmaktaydı. Repertuarında olan tüm küfürler ağzından dökülmekteydi. Çarşılı genç işin ucuz atlatıldığını gördükten sonra 57 Hüseyinin haline kahkahalarla gülmeye başlamıştı. Halleri pek komikti. O soğukta in ,cinin top oynadığı şemsipaşa da gencin bir galiz küfürler ediyor,bir diğeri de kahkahalara boğulmuş yerlerde yuvarlanıyordu. Hüseyin “ kafamı sikeyim, ben ne akıl ile bu işi yaptım “ diye diye eve geldiler. Evde de kafasını duvarlara vurarak aynı sözleri söyleye söyleye ısınmaya çalışıyordu. O kafasını duvara vurup küfürler ettikçe tüm arkadaşlar basıyordu kahkahayı.

 

Çarşılı genç bu hikayeyi Samatya’da sahil yolunda anlatırken hepsi birden basıyorlardı kahkahayı. Bir müddet sonra kırık durarak çarşılı gence ben de girerim denize aynı şartlarla diyince,çarşılı genç “ tamam ulan gir sana da 10 lira vereyim “ dedi.

 

Kırık Yusuf da samatya da 10 liraya denize girdi. O akşamdan sonra astım oldu. Yıllarca astımdan muzdarip oldu. Yaşı kırk civarındayken de öldü. Çarşılı arkadaşı Kırığın mezarına gül bırakırken hikayenin başındaki gibi gülemiyordu. Kendini suçlu hissetmekten de kendini alı koyamıyordu. Kaderin bu cilvesi karşısında ne yapabilirdi.

 

 

Erdoğan ıldız

 

 

 

1 2 3 4 5 6 7 8
 
 

 
 

17 18 19 20 21 22 23 24
 
 

25 26 27 28 29 30    
 
 


 

© Erdoğan ILDIZ, Her hakkı saklıdır, yazılı izin olmadan çoğaltılamaz ve dağıtılamaz