Erdoğan ILDIZ    Aydınlık Gazetesi - Makale İletişimİletişim
 
 

 Giriş  Yayınlar Genel Açıklama Sayfası
  Mesleki 
 
  Felsefi
  Hikaye
  Şiir

 Hikayelerim 1
Sayfalar
İçindekiler
1 2 3 4 5
6 7 8 9 10
11 12 13 14 15
16 17 18 19 20
21 22 23 24 25
26 27 28 29 30

 

 

  

27/8/2000

 

Irkçılığa yanıt

 

 

 

Bin dokuz yüz doksan iki yılının yaz aylarıydı. Almanya’da ırkçılar Türklerin yaşadığı evleri kundaklamışlar. Solingen şehrinde bir ailenin fertleri yanarak ölmüştü. Bu olayların yaşandığı sırada patron Bodrumda bulunan halı çiftliğinde çalışmalarını yürütüyordu. Yorucu bir günün ardından adeti olduğu üzere çiftliğin mutfağının önünde bulunan şezlonguna uzandı. Saat 18.00 den sonraydı. Çalışanların büyük bir kısmını servis götürmüş,çiftlikte gece bekçisi,müdür ve birkaç tezgahtar kalmıştı. Bunlarda çiftlikte yatıp kalkan insanlardı. Adet olduğu üzere bekçi patrona rakı  servisi yapmış,tezgahtarın biride kaset çalara bir kaset yerleştirmişti. Patron günün yorgunluğunu atarken günlük olayları değerlendiriyor,yarın yapacağı işleri kafasında bir sıraya sokuyordu. İşçilerin gittiği ,bankaların kapandığı günün serin zamanlarının yaşandığı bu saatler çiftliğin en güzel saatleri idi. Akşam yemeklerinin 20-21 arasında yendiği çiftlikte ,bu saatlerde patron dinlenir ve elemanlar veya ziyaretçileri ile sohbet ederdi.

 

O gün ziyeretcisi olmayan patron gözlerini kapamış müzik dinleyerek dinlenirken birden yerinden fırladı. Çok heyecanlı görünüyordu. Etrafındakiler merakla ne olduğunu sordular. Patron şarkının sözlerini dinleyip,dinlemediklerini sordu. Herkes kaseti biliyordu. Kaset İbrahim Tatlıses’in yeni çıkardığı bir kasetti ve çıktığından beri herkes bu kaseti defalarca dinlemiş ancak patronun etkilendiği kadar etkilenmemişti. Patron ilk defa dinlemesine rağmen neden bu kadar etkilenmişti.?

 

Kaseti tekrar başa aldılar ve sözleri hep beraber dinlemeye başladılar. İbrahim tatlı ses şarkıda şunları söylüyordu:

 

Bir karınca yuvasını kaybetse,

O gece yatamam ,kaygumuz vardır.

Bir yaprak dalından sararıp düşse,

Üzülür yüreğim, duygumuz vardır.

 

Ha Afrika’da bir zenci,

Ha kutuplarda bir Eskimo genci,

Fark etmez ne dili,ne dini,rengi,

Madem ki insandır sevgimiz vardır.

 

Bunlar çok fantastik satırlardı. Bu şarkı sözlerinden bir halı tasarımı yapacak,sözleri de Almanca ya çevirerek halının içine ilmek ilmek dokuyacak o zamanlar Almanya baş bakanı olan Helmud Kohl’e bizzat götürüp hediye edecekti. Bu halı Almanya’daki ırkçılara iyi bir cevap olacağı gibi,bu halıdan dünyadaki tüm ırkçı rejimlere birer tane de göndermeye kararlıydı.

 

İstanbul’a döndüğünde desinatörlerle çalışmaya koyuldu. Şirketinde yönetim kurulunda bulunanlardan özellikle küçük kardeşi başta olmak üzere çoğunluk bu gibi uğraşları fantezi,hayalci ve yersiz uğraşlar olarak görüyorlardı. Patron bunlara kulak asmayarak çalışmalarına devam etti. Yıl başından önce çalışmalar bitmiş halı dokunmuştu.

 

Patron halı üzerindeki çalışmalarına devam ederken bir taraftan da eski savunma bakanı olan Ercan Vuralhan beyefendiyi arayarak projesinden bahsetti. Dostu olan bakan eski bir hariciyeciydi ve hariciyecilerde belli bir muhiti vardı. Projenin kendisine gönderilmesini isteyen bakan,bir müddet sonra patronu aradı. O anda Almanya büyük elçimiz olan Onur Öğmen beyefendi,Ercan beyin yakın tanıdığı idi ve Ercan bey onunla görüşmüş,büyükelçimiz projeye destek vermişti.

 

Almanya büyükelçiliğimiz kanalı ile patronun Almanya başbakanlığını ziyareti takvime bağlandı. Patron o sıralar hem Türk halıcılık vakfı başkanı ,hem de İstanbul halı ihratcacıları birliği başkan yardımcılığı görevini yürütüyordu.

 

Ocak ayında Hannover şehrine fuara gidiliyordu,fuar sonrası patron Bonn’a gidecek ve halıyı başbakanlığa teslim edecekti. Halı fuarda pek çok ileri gelen uluslararası halıcının dikkatini çekmişti. Halı ile beraber bir çok ünlü halıcı resim çektirdiler. Fuarın bittiği günün sabahı patron trenle Bonn’a giderek  Türk büyükelçiliğinden görevlilerle birlikte Almanya başbakanlığının yolunu tuttular.

 

Başbakanlıkta Helmut Kohl’ün ofisinde kahveler içilirken,patron getirdiği halıdaki mesajların Yunus Emreden bu yana Anadolu’daki pek çık düşünürün yolunu aydınlatan mesajlar olduğunu ve bu mesajların Almanya’daki dazlaklara iletilmesinde Almanya yönetimine de ışık olacağını umduğunu belirten yaklaşık bir saat süren uzun bir konuşma yaptı. Mevlanadan,Hacı Bektaşi Veliden,Pir Sultan Aptaldan bahsederek örnekler verdi. Bu insancıl felsefe ile nerdeyse bin yıl aynı toprakları,ayrı inanç ve kültürden gelen çeşitli ırklarla paylaşarak yaşamımızı sürdürebilmiştik. Irkçılığın sonu daima hüsranla sonuçlanmıştı. Patron halıyı Helmut Kohl beyefendiye değil Almanya başbakanlık makamına hediye etmişti. Başbakanlık envanterine girecek bu halı daha sonraki başbakanlara da ilham kaynağı olmalıydı.

 

Çaylar,kahveler içildi,resimler çekildi,sohbet noktalandıktan sonra patron yurda döndü,Anadolu ajansı olayı gazetelere duyurmuş,bu habere birkaç gazete yer vermişti. Dönüşünü müteakip işlerinin başında her zamanki yoğunluğu ile çalışan patronun birkaç gün sonra alman ya büyükelçiliğinden bir ziyaretçisi oldu. Gelen kişi patrona 2 mektup getirmişti. Mektupların biri Almanca,diğeri Türkçe idi. Mektuplarda patrona getirdiği anlamlı halı için teşekkür ediyordu.

 

Bu gibi uğraşları fantezi gibi gören yönetim kurulu üyelerinin yüzlerini bu belge kızartırmıydı? Bunu patron hiçbir zaman bilemeyecekti. Zira o zamanki yönetimde bu gibi uğraşları benimsemeyen kişilerin hepsi şirketten ayrılmışlar,çapsız kişilerden şirket temizlenmişti. Bu gün hala o tasarım,ırkçıları ve çapsız kişileri devirmeye,bir halı tasarımının nelere kadir olduğunu göstermeye devem ediyor.

 

 

Erdoğan ıldız

 

 

 


 

1 2 3 4 5 6 7 8
 
 

 
 

17 18 19 20 21 22 23 24
 
 

25 26 27 28 29 30    
 
 


 

© Erdoğan ILDIZ, Her hakkı saklıdır, yazılı izin olmadan çoğaltılamaz ve dağıtılamaz