27/8/2000
Yaz
ayları idi, Kapalıçarşı' da akşam saatlerine yakın işler
biraz hafiflemiş, halıcı olan genç, komşusu olan kuyumcu
kardeşlerin iç bedestenin halıcılar kapısında karşılıklı
olan iki ufak mağazasından
birinde oturmuşlar muhabbet ediyorlardı. Bir müddet
sonra içeriye gençten yabancı uyruklu bir çocuk girdi.
Delikanlı halıcı gençten birkaç yaş küçüktü. Yabancı
gencin İstanbul' da oturduğu ve Shell şirketinin Türkiye genel
müdürünün oğlu olduğu sohbette ortaya çıkıyordu. Bir saat
kadar hep birlikte sohbet ettiler. Sohbetin sonuna doğru çocuk
derdini dile getirmeye başladı. Kapalıçarşı' ya esrar bulmak
için gelmişti. Arkadaşları ile esrar partisi yapmak
istiyorlardı.
Esrarı nereden bulacağını
bilmediğinden onlardan yardım istedi. Tanıdığı olan
kuyumcular böyle bir şey yapmamasını, cezaların çok ağır
olduğunu, yakalanırsa hayatının kayacağını söylediler ama
nafile, çocuk esrar bulmakta kararlıydı. Halıcı genç kuyumcu
arkadaşlarına göz ederek, söze girdi: " Mademki kararlısın,
başkalarından esrar alırken yakalanıp kodese gireceğine,
benim tanıdıklarım var, ben onlardan alayım, sen de benden alırsın,
böylece riskini azaltırız " deyiverdi. Yabancı genç
havalara uçmuştu. Anlaşmayı yapmak, randevuyu ayarlamak, parayı
almak için yandaki halıcı dükkânına geçtiler. Halıcı
olaya esrarlı, müthiş bir macera süsü vermeye başlamıştı
bile. Halıcı dükkânından içeri girince fısıltı halinde
konuşarak, önce parayı istedi. Sonra malı Nuruosmaniye
camiinin bahçesinde nasıl teslim edeceğini anlatmaya başladı.
Bundan sonra biz
birbirimizi asla tanımıyoruz. Daha önceden de asla tanımamıştık.
Yarın akşam saat altıda sen Kapalıçarşı' dan çıkıp
Nuruosmaniye camiinin avlusundan geçen yoldan hızlı adımlarla
geçerken, ben de cami avlusunun Cağaloğlu kapısından girip
avlunun ortalarında karşılaşacağız. Benim elimde bir kese kağıdı
içinde üzüm paketi olacak, üzümlerin altında esrar plakasını
jelatin içinde bulacaksın. Daha sonralarda mala ihtiyacın
olursa kuyumcu arkadaşlara talebini ileteceksin, o zamanda ben
hep saat 18.00 de aynı yerden geçerken sen süratle parayı
avucuma sıkıştıracak ve elimdeki kese kâğıdını alacaksın.
Çocuk senaryoyu iyi anlamıştı, heyecanla çıkıp arkasına
bakmadan uzaklaştı.
Halıcı genç o gün dükkânını
kapayıp, çarşıdan Samatya’ daki evine doğru yola çıkarken,
çarşı civarındaki baharatçı dükkânlarından kına almayı
ihmal etmedi. Eve geldiğinde yanında getirdiği jelatin kâğıdına
kınayı koyarak ütü ile bastırdı. Kına kaskatı kesilene
kadar jelatine sarılmış kına paketinin üstünde ütüyü
tutu. Bir müddet sonra istediği neticeyi elde etmişti.
Jelatindeki kınanın esrar tabletinden farkı kalmamıştı. Bunu
benim diyen esrarkeşin fark etmesi mümkün değildi.
Ertesi gün bu küçük
kına paketini aldığı bir kilo üzümün altına yerleştirerek
kesekağıdındaki üzümle randevu yerine gitti. Karşıdan gelen
çocuk çok heyecanlı görünüyordu. Yürümesi kaskatı olmuş,
robot gibi bir hal almıştı. Camiinin avlusunda karşı karşıya
geldiklerinde çocuğun heyecandan neredeyse bayılacağı yüzünden
anlaşılıyordu.
Çocuk Türkiye' de görevli
olan babasının yanında yaz boyunca kaldı. Esrar partisi düzenleme
işi her iki hafta da veya her 3 haftada bir oluyor, arkadaşları
arasında esrar temin eden sosyete çocuğu olarak prestiji artıyordu.
Arkadaşlarının hepsinin de bu konuda acemi olduğuna hiç şüphe
yoktu. Götürdüğü maldan hiç şikayet gelmedi, hepsi de esrar
içme psikolojisi içinde kına çekiyorlar, psikolojik olarak
kafayı buluyorlardı. Yaptıkları işte nikotinin zararından başka
zararlı bir şey yoktu.
Yaz bitmiş, çocuğun
Amerika' daki okuluna dönme zamanı gelmişti. Kuyumculara
telefon ederek vedalaşmaya geleceğini bildirmişti. Halıcı genç
esrar diye verdiği kınalardan elde ettiği gelirden üzüm
paralarını düşerek bulduğu rakamın bedeline denk düşen küçük
bir kilim hazırladı ve çocuğu beklemeye başladı. Çocuk akşama
doğru kuyumcuya geldi. Halıcının önünden geçmesine rağmen
hala o tarafa bakmaya cesaret edemiyordu. Bir birlerini tanımamaya
söz vermişlerdi.
Yabancı genç kuyumcu dükkanına
girdikten bir müddet sonra,halıcı genç te elindeki paketle
kuyumcu arkadaşlarının yanına gitti. Kuyumcular olanlar ve
olacakları bildikleri için yüzlerinde geniş bir tebessüm vardı.
Halıcı genç elindeki paketi yabancı gence uzattı. Çocuk şaşırmıştı.
Bu paket de neyin nesiydi? Halıcı
genç usul,usul olanları anlatınca çocuk birden
kahkahalara boğuldu. Hiç böyle bir faka basmamıştı. Ertesi gün
gidiyordu,iyi bir yaz geçirmiş,arkadaşları arasında esrarkeş
olarak ünlenmiş,kendine göre bir prestij sağlamış,esrara
harcadım diye bildiği paralarda birikip bir kilim olmuştu. Bu
kilimi hayatı boyunca saklayacak aldığı dersi hiç
unutmayacaktı. Çocuk halıcıya ve kuyumcu arkadaşlara teşekkür
etti. Öpüşüp,ayrıldıktan sonra bile hala gülmesi geçmemişti.
ERDOĞAN ILDIZ
|