20/8/2000
Altan hoca
Orta
yaşını çoktan aşmış patron,ziyarete gelmiş olan hocası
ile
sohbetini bitirdikten sonra ona bir halı hediye etmek
isteyince, hocası çok şaşırmıştı. Yaşlı talebe yaptığı
davranışı açıklama zorunda kalarak, halıyı neden hediye
etmek istediğini anlatmaya koyuldu.
Şu
anda Türkiye el halısı piyasasında belli başlı ilk 10 firmanın
içinde bulunmasını geçmişte bulunan bazı anılar
belirliyordu. Bunda Altan hocanın bir davranışı çok etkili
olmuş,adam bunu hayatı boyunca hiç unutamamıştı,hediye ettiği
halı ile de hocanın bu anıyı hatırlamasını istiyordu.
Haydarpaşa lisesi fen bölümü 2. Sınıfta altan hoca çocuğun okuduğu
sınıfın İngilizce derslerine giriyordu. Yıllardan 1964 yılıydı.
İngilizce dersleri genellikle tüm güne yayılmış 5 dersin ilk
dersi olduğundan,okula geç kalmış öğrencilerin sınıfa girişini,altan
hoca göüslemek zorundaydı. Geç kalan öğrenciler çeşitli
bahanelerle öğretmene mazeret bildirmek zorunda kalırlardı. Örneğin
tramvay bozuldu,elektrikler kesildi vs. Gibi. O, diğer hocalardan
farklı olarak bunların açıklamasına fırsat tanımadan soy
ismi ile geç kalan öğrenciye hitap ederek,bir İngiliz lordu
davranışı ile öğrenciye yerine geçmesini söyler,lüzumsuz
tefferutla ilgilemeyerek dersin
bölmesini istemezdi. Hocayı diğer öğretmenlerden ayıran
bir diğer özelliği ise yazılı imtihanlarda sınıfı çalışkanlar
ve tembeller olarak ikiye ayırır,tembellerin çalışkanlardan
kopya almasını önlemesiydi. İmtihan sırasında da oturduğu kürsüde
sırtını sınıfa dönerek pencereden bakardı. O güne kadar
kimseyi kopya çekerken yakalamamıştı.
O ders yılının birinci yarısının son İngilizce imtihanı yapılacaktı.
Çocuk pazarcılık yapıyor,geçimini bunla sağlayıp,okuluna
devam edebiliyordu. Fen derslerine yoğunlaştığı için bu
derslerde durumu mükemmeldi,diğer edebiyat derslerinde de durumu
fena sayılmazdı,ancak en zayıf dersi İngilizceydi,bu dersin önemini
bir türlü kavrayamamış,önemsiz gördüğü için de kopya çekerek
durumu idare etmek yoluna gitmişti.
Semt pazarlarında sattığı üründen kalan kısmı ve diğer pazarcı
gereçlerini oturduğu evin depo olarak kullandığı bir odasına
koyduktan sonra akşam yemeğini yiyip ertesi gün olacak olan İngilizce
imtihanının kopya hazırlıklarına başladı. Hocanın imtihan
sorusu olarak Atatürk’ün hayatını soracağını tahmin
ediyordu. Tahmini doğrultusunda kopyalarını hazırladı ve
erkenden yattı.
Ertesi gün ilk ders İngilizceydi. Altan hoca derse girer girmez çalışkanlarla
tembelleri bir birinden ayırarak,imtihan düzenini aldırdı.
Tabii,çocuk tembeller sırasındaydı. Tahmin ettiği gibi hoca
Atatürk’ün hayatını imtihan sorusu olarak sordu. Hoca yüzünü
pencereden tarafa dönmüştü. Çocuk usulca hazırladığı
kopyayı çıkarıp,soruyu yanıtlamaya başladı. Bir müddet
sonra hoca ansızın yerinden kalkarak çocuğun bulunduğu sıraya
yaklaşarak,çocuğun kağıdını hiçbir şey söylemeden önünden
alıp,büyük bir soğuk kanlılıkla tekrar kürsüde pencereye
doğru pozisyonunu aldı. Birkaç kişi hariç kimsenin olan
bitenden haberi olmadı. Çocuk mos mor olmuştu. Kimseyi kopya çekerken
yakalamamış olan hocanın,kendisini kopya çekerken yakaladıktan
sonra da hiçbir azarlama yapmaması çocuğa daha da koymuştu.
Ders yılının 1. Yarısının bitmesine birkaç gün kalmıştı. Hoca
yazılı sonuçlarını okuyordu. Çocuğun sınıf numarası
geldiğinde onu atlayarak “ 0” bile demedi. Bu durum çocuğa
daha da koydu. Adeta başından kaynar sular boşalmıştı.
Dersin bitiminde çocuk ,sınıftan çıkmak üzere olan öğretmeninin
önüne geçerek utangaç ve buruk bir tavırla “ hocam beni
ikinci yarı çalışkanlar sırasında göreceksiniz ” .
Hoca bir İngiliz centilmeni edası ile hafifçe gülümseyerek
“ göreceğiz “ dedi
ve odadan çıktı.
Sömestre de çocuk 15 gün İngilizceye konsantre olu. Önce orta okul
dilbilgisi kitaplarını bulup,Türkçe gramer üzerine yoğunlaştı.
Her gün en az 10 kelime öğrenmeyi hedefleri arasına soktu. İngilizce
dil bilgisi kurallarından geniş zaman,şimdiki zaman,geçmiş
zaman ve gelecek zamanın yapılarını matematiksel formül
haline getirerek olayı çözdü. Lisanı matematiksel bir yapıya
getirerek daha iyi kavrayış elde etti. Kendine güveni gelen çocuk
başını gözünü yararak ta olsa artık kendini ifade
edebilecek bir düzeye bir müddet sonra ulaştı. Artık İngiliceden
korkmuyor,hatta konuşmak hoşuna bile gidiyordu.
İkinci sömestrinin ilk imtihanında çocuk tembeller sırasına
istemeyerek oturdu. Ancak bu son oturuşu olacaktı. Hoca imtihan
sonuçlarını okuduğunda çok iyi bir not aldığını gördü,
sözlüde de başarılı idi. İkinci imtihanda öğretmeni çalışkanlar
sırasına geçmesini söyleyince
dünyalar onun olmuştu.
İngilizceyi konuşabilmesi ileriki yıllarda çocuğu Kapalıçarşıya
yöneltmiş, semt pazarcılığı yerine, geçimini Kapalıçarşıda
ki turistlere mal satarak sağlar olmuştu. Daha sonra yüksek eğitimini
yaparken,halıcılığa yönelmiş,yabancı bir bayanla evlenerek
aile düzenini de İngilizce temeline oturtmuştu. Bu gün Türk
el halıcılığına damgasını vurmuş birkaç kişiden biri idi
ve tüm yaşantısını değiştiren bu olaydaki şükran borcunu
hocasına bir halı ile ifade etmek istiyordu.
Erdoğan ıldız
|