Erdoğan ILDIZ    Aydınlık Gazetesi - Makale İletişimİletişim
 
 

 Giriş  Yayınlar Genel Açıklama Sayfası
  Mesleki 
 
  Felsefi
  Hikaye
  Şiir

 Hikayelerim 1
Sayfalar
İçindekiler
1 2 3 4 5
6 7 8 9 10
11 12 13 14 15
16 17 18 19 20
21 22 23 24 25
26 27 28 29 30

 

 

  

20/8/2000

Altan hoca

 

 

 

Orta yaşını çoktan aşmış patron,ziyarete gelmiş olan hocası ile  sohbetini bitirdikten sonra ona bir halı hediye etmek isteyince, hocası çok şaşırmıştı. Yaşlı talebe yaptığı davranışı açıklama zorunda kalarak, halıyı neden hediye etmek istediğini anlatmaya koyuldu.

 

Şu anda Türkiye el halısı piyasasında belli başlı ilk 10 firmanın içinde bulunmasını geçmişte bulunan bazı anılar belirliyordu. Bunda Altan hocanın bir davranışı çok etkili olmuş,adam bunu hayatı boyunca hiç unutamamıştı,hediye ettiği halı ile de hocanın bu anıyı hatırlamasını istiyordu.

 

Haydarpaşa lisesi fen bölümü 2. Sınıfta altan hoca çocuğun okuduğu sınıfın İngilizce derslerine giriyordu. Yıllardan 1964 yılıydı. İngilizce dersleri genellikle tüm güne yayılmış 5 dersin ilk dersi olduğundan,okula geç kalmış öğrencilerin sınıfa girişini,altan hoca göüslemek zorundaydı. Geç kalan öğrenciler çeşitli bahanelerle öğretmene mazeret bildirmek zorunda kalırlardı. Örneğin tramvay bozuldu,elektrikler kesildi vs. Gibi. O, diğer hocalardan farklı olarak bunların açıklamasına fırsat tanımadan soy ismi ile geç kalan öğrenciye hitap ederek,bir İngiliz lordu davranışı ile öğrenciye yerine geçmesini söyler,lüzumsuz tefferutla ilgilemeyerek dersin  bölmesini istemezdi. Hocayı diğer öğretmenlerden ayıran bir diğer özelliği ise yazılı imtihanlarda sınıfı çalışkanlar ve tembeller olarak ikiye ayırır,tembellerin çalışkanlardan kopya almasını önlemesiydi. İmtihan sırasında da oturduğu kürsüde sırtını sınıfa dönerek pencereden bakardı. O güne kadar kimseyi kopya çekerken yakalamamıştı.

 

O ders yılının birinci yarısının son İngilizce imtihanı yapılacaktı. Çocuk pazarcılık yapıyor,geçimini bunla sağlayıp,okuluna devam edebiliyordu. Fen derslerine yoğunlaştığı için bu derslerde durumu mükemmeldi,diğer edebiyat derslerinde de durumu fena sayılmazdı,ancak en zayıf dersi İngilizceydi,bu dersin önemini bir türlü kavrayamamış,önemsiz gördüğü için de kopya çekerek durumu idare etmek yoluna gitmişti.

 

Semt pazarlarında sattığı üründen kalan kısmı ve diğer pazarcı gereçlerini oturduğu evin depo olarak kullandığı bir odasına koyduktan sonra akşam yemeğini yiyip ertesi gün olacak olan İngilizce imtihanının kopya hazırlıklarına başladı. Hocanın imtihan sorusu olarak Atatürk’ün hayatını soracağını tahmin ediyordu. Tahmini doğrultusunda kopyalarını hazırladı ve erkenden yattı.

 

Ertesi gün ilk ders İngilizceydi. Altan hoca derse girer girmez çalışkanlarla tembelleri bir birinden ayırarak,imtihan düzenini aldırdı. Tabii,çocuk tembeller sırasındaydı. Tahmin ettiği gibi hoca Atatürk’ün hayatını imtihan sorusu olarak sordu. Hoca yüzünü pencereden tarafa dönmüştü. Çocuk usulca hazırladığı kopyayı çıkarıp,soruyu yanıtlamaya başladı. Bir müddet sonra hoca ansızın yerinden kalkarak çocuğun bulunduğu sıraya yaklaşarak,çocuğun kağıdını hiçbir şey söylemeden önünden alıp,büyük bir soğuk kanlılıkla tekrar kürsüde pencereye doğru pozisyonunu aldı. Birkaç kişi hariç kimsenin olan bitenden haberi olmadı. Çocuk mos mor olmuştu. Kimseyi kopya çekerken yakalamamış olan hocanın,kendisini kopya çekerken yakaladıktan sonra da hiçbir azarlama yapmaması çocuğa daha da koymuştu.

 

Ders yılının 1. Yarısının bitmesine birkaç gün kalmıştı. Hoca yazılı sonuçlarını okuyordu. Çocuğun sınıf numarası geldiğinde onu atlayarak “ 0” bile demedi. Bu durum çocuğa daha da koydu. Adeta başından kaynar sular boşalmıştı. Dersin bitiminde çocuk ,sınıftan çıkmak üzere olan öğretmeninin önüne geçerek utangaç ve buruk bir tavırla “ hocam beni ikinci yarı çalışkanlar sırasında göreceksiniz ” .  Hoca bir İngiliz centilmeni edası ile hafifçe gülümseyerek “ göreceğiz “  dedi ve odadan çıktı.

 

Sömestre de çocuk 15 gün İngilizceye konsantre olu. Önce orta okul dilbilgisi kitaplarını bulup,Türkçe gramer üzerine yoğunlaştı. Her gün en az 10 kelime öğrenmeyi hedefleri arasına soktu. İngilizce dil bilgisi kurallarından geniş zaman,şimdiki zaman,geçmiş zaman ve gelecek zamanın yapılarını matematiksel formül haline getirerek olayı çözdü. Lisanı matematiksel bir yapıya getirerek daha iyi kavrayış elde etti. Kendine güveni gelen çocuk başını gözünü yararak ta olsa artık kendini ifade edebilecek bir düzeye bir müddet sonra ulaştı. Artık İngiliceden korkmuyor,hatta konuşmak hoşuna bile gidiyordu.

 

İkinci sömestrinin ilk imtihanında çocuk tembeller sırasına istemeyerek oturdu. Ancak bu son oturuşu olacaktı. Hoca imtihan sonuçlarını okuduğunda çok iyi bir not aldığını gördü, sözlüde de başarılı idi. İkinci imtihanda öğretmeni çalışkanlar sırasına geçmesini söyleyince  dünyalar onun olmuştu.

 

İngilizceyi konuşabilmesi ileriki yıllarda çocuğu Kapalıçarşıya yöneltmiş, semt pazarcılığı yerine, geçimini Kapalıçarşıda ki turistlere mal satarak sağlar olmuştu. Daha sonra yüksek eğitimini yaparken,halıcılığa yönelmiş,yabancı bir bayanla evlenerek aile düzenini de İngilizce temeline oturtmuştu. Bu gün Türk el halıcılığına damgasını vurmuş birkaç kişiden biri idi ve tüm yaşantısını değiştiren bu olaydaki şükran borcunu hocasına bir halı ile ifade etmek istiyordu.

 

Erdoğan ıldız

 

 

1 2 3 4 5 6 7 8
 
 

 
 

17 18 19 20 21 22 23 24
 
 

25 26 27 28 29 30    
 
 


 

© Erdoğan ILDIZ, Her hakkı saklıdır, yazılı izin olmadan çoğaltılamaz ve dağıtılamaz