Erdoğan ILDIZ    Aydınlık Gazetesi - Makale İletişimİletişim
 
 

 Giriş  Yayınlar Genel Açıklama Sayfası
  Mesleki 
 
  Felsefi
  Hikaye
  Şiir

 Hikayelerim 1
Sayfalar
İçindekiler
1 2 3 4 5
6 7 8 9 10
11 12 13 14 15
16 17 18 19 20
21 22 23 24 25
26 27 28 29 30

 

 

  

23/8/2000

Bir ihtimal daha var.....

 

 

Ünlü iş adamı Almanya’da ziyaret ettiği fuardan döndüğünde hava alanından direkt Taksimdeki The Marmara oteline geçti. O sıralarda halı ihracatçıları birliğinin ödül töreni yapılmaktaydı. Hem ödül alacak hem de başkan vekili olarak ödül verecekti. Ödül töreninde firma ortaklarından iki küçük kardeşi de bulunmaktaydı. Törenin ortalarına doğru en küçük kardeş ağabeyinin yanına gelerek yaşlı babalarını bodrumdaki yazlıklarında rahatsızlandığını kulağına fısıldadı. Baba neredeyse seksenine merdiven dayamış,doktorlardan haz etmeyen aksi tabiatlı bir adamdı. İş adamı babasının ailede kendisinden başka birinin lafını dinlemediğini bildiği için,kardeşine kimse müdahale etmesin törenden sonra ben arayıp gerekli tedbirleri aldırırım dedi. Tören sonrası evine gittiğinde babasını yazlıktan arayarak derhal milasta bulunan sahibi oldukları halı çiftliğinden gelecek olan arkadaşlarla çiftliğe gitmesini söyledi. O zamanlar Bodrumda ne hastahane ne de doğru dürüst bir doktor bulmak mümkündü. Babası iş adamını kırmadı denileni yapacağını söyledi buna en çok iş adamının annesi sevindi,zira adama bir türlü laf geçiremiyordu. Çiftlik elemanları süratle gelerek yaşlı çifti Akyarlardaki yazlıktan alarak Milas yakınlarındaki çiftliğe getirdiler.

 

İşadamının planı şöyleydi, baba çiftliğe gelecek ,orada istirahat ederken Milas devlet hastahanesinde durumu gözden geçirilecek,orası yetersiz kalırsa Muğla’ya geçilecek,durum orada toparlanmaya çalışılacak,şartlar el veriyorsa Dalaman hava alanından hasta İstanbul’a nakledilecek. Bu planları yaparken günlerden perşembe idi, cumartesi günü de Polonya’dan gelecek misafirleri ile Bodrumda yat gezisine çıkacaktı. Aylardan eylül ayı , yat gezisi için ideal bir aydı. Bu geziyi aylar önce ,bulundukları 1992 yılının başında planlamışlardı. Bu münasebetle ,Bodruma gittiklerinde babasının durumunu da yakın takibe alabilecekti.

 

Cumartesi günü misafirlerini hava alanından alıp,Imsık havaalanına doğru uçtular. Babası Milas hastahanesindeydi. En küçük kardeşi de  çiftlikteydi onu orda görünce çok şaşırdı. Deli fişek bir yapısı olan bu kardeş ödül töreninin ertesi günü bir arkadaşı ile beraber araba ile yola çıkarak çiftliğe gelmişler akıllarınca babayı araba ile İstanbul’a getirmek istiyorlardı. İş adamı bu düşünceye çok kızdı yolda babayı öldürebilirlerdi. Nitekim şartlar da buna el vermemiş ,fenalaşan baba koma halinde Milas’taki hastahaneye taşınmıştı. İş adamı  misafirlerini çiftlikte bırakarak hemen hastahaneye gitti. Bir gün önce ağırlaşan babası gözlerini açmış,konuşabiliyor,içecek çorba istiyordu. Doktor ve hastabakıcılarla konuşan adam durumun kırtik,ancak ümitli olduğunu öğrendi. Baba çok sigara içtiği için solunum yollarında problem vardı . Solunum yolundaki problem kandaki üre miktarını artırıyor,adamı komaya sokuyordu. Babanın ne araba ile ne de uçak ile bir tarafa götürülmesine imkan vardı. Çaresiz birkaç gün kendini toparlanması beklenecek ondan sonra duruma göre hareket edilecekti.

 

Pazartesi yatla gezi başlıyordu,gerekli önlemler alınıp,babanın başına vardiya ile nezaretçiler dikilip,vedalaşarak ayrılındı. Ne de olsa yat gezisi Gökovada idi ve nerden baksan birkaç saat içinde Milasta ki hastahaneye ulaşmak mümkündü. Ayrıca çiftlikte aile fertleri ve bir ordu görevli  bulunmaktaydı. Kumanyalar alınıp denize açılındı. Bir kaç saat arayla çiftliği arıyor durum hakkında bilgi alıyordu. Turgut Özal sayesinde sahil güvenlik radyo istasyonları yeni kurulmuş yatlardan karadaki telefonlar aranabilir olmuştu. Ancak bu istasyonlar henüz gecenin bir saatinden sonra görev yapmıyor,ancak ertesi sabah dokuzu beklemek gerekiyordu. Buna da şükürdü, adam istasyonların kapalı olduğu saatler dışında her an hastahane veya çiftliğe ulaşabiliyordu.

 

Pazartesi,salı ve çarşamba vukuatsız geçmiş iş adamı rahat bir nefes almıştı. Yata beklediği özel bir misafir vardı. Bu misafirde gelmeyince iş adamı fırsatı fırsat bilip,halı ihracatçıları birliği olarak hükümete takdim etmeleri gereken Türk halıcılığının sorunları ve çözüm önerileri başlıklı raporu yazmaya koyulmuştu. Tan yeri ağarırken kalkmış ,misafirler yatta uyurken bu raporu yazıyordu. Ansızın yatın telsizinden bir anons duydu. Anonsta iş adamının ismi geçiyordu. Hemen telsizi alarak arayan yat ile konuştu. Arayan yatın kaptanı iş adamının acilen Milas devlet hastahanesini aramasını söylüyordu. Çarşamba akşamı baba fenalaşınca deli fişek küçük kardeş,yatı aramak istemiş,o saatlerde sahil güvenlik istasyonları kapalı olduğu için ulaşamamış,doğruca örene giderek yatlardan telsiz duyurusu için yardım istemişti. Adam sabah dokuzu zor etti. Dokuzda istasyonlar açılınca hastahaneye ulaştı,küçük kardeşi buldu. Kardeş ağlıyordu. Babayı kaybettik gel diyordu. Adam kulaklarına inanamadı. Daha dün akşam her şey yolundaydı,birden bire ne olmuştu. Adam ısrarla kardeşine sordu,babanın kalbi durmuşmuydu,yoksa umut mu kesilmişti. Kardeşi umudun kalmadığını,cenazeye yetişmesi gerektiğini söyledi. Yat o sıralar Gökova’nın Marmaris taraflarındaydı. Hemen valizini toplayıp misafirlerine veda etti,bir taksiye atlayarak doğru Milas devlet hastahanesine gitti. Vardığında saat yarım sularındaydı,doktor hanım yemeğe çıkmış,baba komada ancak yaşıyordu. Yüzü elleri mosmor olmuş,ölüm belirtileri kendini göstermişti. Ancak kalbi hala faaldi. Süratle aşağı inip doktoru aramaya gidiyordu ki,doktor hanımın arabası hastahane bahçesinde tam adamın önünde durdu. Adam doktora hastanın durumunu sorduğunda,doktor hanım yapacak bir şeyin kalmadığını,babanın fiilen ölmekte olduğunu bildirdi. Bu cevap karşısında adam doktordan bir ricada bulundu. İstanbul’daki Amerikan hastahanesinin baş hekimi ,adamın yakın arkadaşı idi. Bu hastahanenin göğüs hastalıkları uzmanı ile telefonda bir konsültasyon yapmaları mümkün mü idi. Kadın hastahane telefonlarını kullanmalarının mümkün olmadığını söyleyince karşı ki eczahaneye girilerek,İstanbuldaki göğüs uzmanı ile görüşme sağlandı. Adam kadının uzmanla görüşmesini can kulağı ile dinliyordu. Doktor hanım yaptığı müdahaleyi tıp dilinde anlatıp karşıyı bilgilendirince,uzman, ağız yolu ile ciğerlere hortum indirilip ak ciğerlerde birikmiş suyun çekilip çekilmediğini sordu. Doktor hanım buna gerek görmemişti. İş adamı böyle bir cihazın hastahanede olup olmadığını doktor hanıma sordu. Olumlu yanıt alınca hemen karşı tarafa teşekkür edip,hastahaneye koştular. Bir hemşire ile birlikte iş adamı bu pompaya benzeyen basit aletin başına geçerek işlemi başlattılar. Babanın ciğerlerinden zift gibi kara bir su geliyordu. Bu sıvı ciğerlerden alındıkça yavaş yavaş babanın yüzüne ve ellerine kan gelmeye başladı. Bu işlem yapılırken,İzmir’deki halıcı arkadaşlar aranarak,İzmir’de bu konuda uzman bir hastahanede yer ayırtıldı, hem de bir ambulans ,doktor nezaretinde yola çıkarıldı. Birkaç saat içinde ambulans geldi,o zamana kadar da baba biraz toparlamıştı. Tüm riskler göze alınarak yola çıkıldı. İş adamı ambulans şoförüne yüklü bir bahşiş vererek yanına oturdu. Tam gaz siren çalarak yola koyuldular. Arkada iş adamının annesi ve ufak kardeşi babanın yanında yer alıyorlardı.

 

İzmir’deki hastahaneye koma halindeki babayı naklettiler,orada bir süre kalan baba,kendini biraz toparlayınca ambulans ile istanbuldaki Amerikan hastahanesine nakledildi. Burada gerekli tedaviyi gören baba ,sağ salim taburcu oldu. Ufak bir ihtimali değerlendirmek ölüyü diriltmişti.

 

Erdoğan ıldız

 

 

 

 

1 2 3 4 5 6 7 8
 
 

 
 

17 18 19 20 21 22 23 24
 
 

25 26 27 28 29 30    
 
 


 

© Erdoğan ILDIZ, Her hakkı saklıdır, yazılı izin olmadan çoğaltılamaz ve dağıtılamaz