Erdoğan ILDIZ    Aydınlık Gazetesi - Makale İletişimİletişim
 
 

 Giriş  Yayınlar Genel Açıklama Sayfası
  Mesleki 
 
  Felsefi
  Hikaye
  Şiir

 Hikayelerim 1
Sayfalar
İçindekiler
1 2 3 4 5
6 7 8 9 10
11 12 13 14 15
16 17 18 19 20
21 22 23 24 25
26 27 28 29 30

 

 

  

1/10/2000

Su çiçeği

 

 

 

İkinci çocuklarının doğumundan henüz dört ay geçmişti. İlk çocukları erkek olmuştu ve oda üç buçuk yaşındaydı. Şimdi de bir kızları olmuş,kadın iki çocuğun getirdiği yükten halsiz düşmüştü. Paskalya yaklaşıyordu. Paskalya tatilini fırsat bilerek ablası ile birlikte  Almanya’da çoluk çocuktan uzak birkaç gün geçirmek istiyordu. Kocasından izin aldı. Kocası iki çocuğa kadın dönene kadar bakacaktı.

 

Kadın perşembe akşamı yola çıktı,adamın çocuk bakımı ile bir güçlüğü yoktu. İlk çocuklarından gelen oldukça önemli bir birikimi vardı. İşlerini evlerinin üst katındaki bürodan yürüttüğü için devamlı çocuklarla beraber olmuş,çocuk bakımının pek çok inceliğine vakıf olmuştu. Aslında Hollanda’ya da bu yüzden gelmişlerdi. Türkiye’de tanışmışlar ve evlenmişlerdi. On yıl Türkiye’de oturmuşlar,çocuk yapmaya karar verdiklerinde,kadın çocuk yapmayı Hollanda da annesinin yakınında istemişti. Adam halı ticareti ile uğraşıyordu. Türkiye’deki düzenlerini hiç bozmadan Hollanda’ya gelip,burada da depolar açarak düzen kurmuşlar,bir taraftan da çocuk programını devreye sokmuşlardı.

 

Adam on üç yaşından beri yalnız yaşamış,aile hayatı olmamış biri olduğu için,çocuklar hakkında ne öğrendiyse Hollanda da öğrenmişti. Gerçi çok şey bildiği söylenemezdi ama,idare edecek bilgilere sahipti. Paskalya dolayısı ile ticari işlerinde pek yoğunluk olmayacaktı. Tam böyle düşünürken Zeist’te yeni açmış olduğu perakende halı dükkanının müdürü aradı o sene yani 1986 yılında açılmış olan bu dükkanın promosyonu için dükkanın müdürü cumartesi gününe konferans düzenlemişti. Konferans o civarda bulunan amerikan üssündeki üst düzey komutanlara verilecekti. Konferansı patronun vereceğini ilan etmişti. Çaresiz cumartesi günü Rotterdam’dan Zeist’te gitmesi gerekiyordu.

 

Adam cumartesi günü çocuklardan küçük olan esmanın beşiğini arka koltuğa özel kemerleri ile sıkıca bağladı. Oğlanın kemerli özel koltuğu da arka koltukta devamlı durmaktaydı. Onu da oraya oturtup kemerlerini bir güzel sıktı. İskender de esma da gülücükler saçıyordu ve o ana kadar her şey yolunda gitmişti. Her üçü de annenin yokluğunu henüz hissetmemişler,birlikte iyi vakit geçirmişlerdi.

 

Zeist’e vardıklarında adam doğru müdürün evine gitti. Çocukları müdürün karısına emanet ederek “ Tribal Art ” isimli yeni açmış oldukları halı mağazasının yolunu tuttu. Konferansını verdikten sonra,bir müddet ziyaretçiler ile ilgilendi,sonra müdürün evine emaneten bıraktığı çocuklarını alarak Rotterdam’a döndü.

 

Evde adamı bir sürpriz bekliyordu. Kızını beşiğine yatırmadan altını temizlemek üzere harekete geçtiğinde, kızın tüm vücudunun cılk yara içinde olduğunu gördü. Telaşlanan adam hemen müdürün karısını aradı. Kadına gördüklerini anlatınca, kadın çocuğun muhtemelen su çiçeği çıkarmış olabileceğini söyledi. Yapacak bir şey yok dedi,birkaç günde geçeceğini söyledi. Adam bu cevaptan tatmin olmamıştı. Suçiçeği nedir bilmiyordu. Hiç böyle bir durum ile karşılaşmamıştı. Hemen kayınvalideyi aradı. O da benzeri bir cevap verip,telaşlanmamasını söyledi. Kayınvalidenin davranışı adamı tatmin etmediği gibi,kızdırmıştı da. Nasıl oluyordu da bu insanlar bu kadar umursamaz oluyorlardı. Neticede çocuk bir kız çocuğuydu. Vücudundaki yaralardan dolayı kalabilecek en ufak bir leke ,çocuk için tüm hayatı boyunca bir ızdırap kaynağı olacaktı. Adam o kızgınlıkla aile doktorunu aradı. Hem paskalya hem de hafta sonu olduğundan tüm aradığı yerlerden cevap makinaları çağrıya yanıt veriyordu. Adam çıldıracak gibi olmuştu. Aile doktorunun havalesi olmadan hastahaneler hasta kabulü yapmıyorlardı. Hollanda da sistem böyle kurulmuştu. Adam pazar gününü kıvranarak geçirdi. Pazartesi günü çocuğu kaptığı gibi nöbetçi bir doktorun kapısına dayandı. Çocuk bu doktorun hastası olmadığı için doktor çocuğa bakmak istemiyordu. Adam Türk iyede her doktordan servis almaya alıştığı için,Türk usulü doktoru zorladı. Çocuğu muayene eden doktor olayın suçiçeği olduğunu merak edecek bir şeyin olmadığını söyledi. Adam yine tatmin olmamıştı. Yaraların iz bırakmaması için ne yapılabileceğini doktora sordu. Doktor gönülsüzce bir merhem verdi. Alınacak tüm tedbir buydu.

 

Adam eve geldiğinde çocuğun tüm vücudunu saran bu yaraların nasıl geçeceğini merak ediyor,buna bir türlü aklı kesmiyordu. Elinde merhem cılk yaranın neresine merhem süreceğini bilmiyordu.

 

Salı günü yaralarda gözle görünür bir azalama olmaya başlamıştı. Adam iyileşen yaralara merhem sürüp,yaranın izinin kalmaması için gayret sarf ediyordu. Çarşamba günü karısı seyahatten döndüğünde kızın hemen hemen hiçbir şeyi kalmamıştı. Piyango adama vurmuş,eksik olan aile eğitiminden bir halka daha tamamlanmıştı.

 

 

Erdoğan ıldız

 


 

1 2 3 4 5 6 7 8
 
 

 
 

17 18 19 20 21 22 23 24
 
 

25 26 27 28 29 30    
 
 


 

© Erdoğan ILDIZ, Her hakkı saklıdır, yazılı izin olmadan çoğaltılamaz ve dağıtılamaz