Erdoğan ILDIZ    Aydınlık Gazetesi - Makale İletişimİletişim
 
 

 Giriş  Yayınlar Genel Açıklama Sayfası
  Mesleki 
 
  Felsefi
  Hikaye
  Şiir

 Hikayelerim 1
Sayfalar
İçindekiler
1 2 3 4 5
6 7 8 9 10
11 12 13 14 15
16 17 18 19 20
21 22 23 24 25
26 27 28 29 30

 

 

  

3/3/2001

 

 

 

Hipokratın ağacı

İş adamı yoğun çalışmalarından bunalmıştı. Kurban bayramında karısı ve kızını Rodos ve Girit adalarına götürmeyi planlamış ancak evdeki hesap çarşıya uymamıştı. Çalışmalarını sürdürdüğü Milas yakınlarındaki halı çiftliğinden tam İstanbul bayram için dönmek üzereydi ki ,karısı ile yaptığı telefon konuşması tüm planı değiştirdi. İtalyan lisesinin hazırlık sınıfına devam eden kızının İtalyancası konusunda öğretmenler ültimatom vermişlerdi. Bayram süresince karısı kızıyla beraber evde kamp kurup İtalyanca çalışmak istiyorlar,adamın da ayak altında olmamasını tercih ediyorlardı. Karısı İtalyanca bildiğinden kızı kısa zamanda istenilen seviyeye ulaştıracağını umuyordu. Çaresiz adam bayramı çiftlikte geçirecekti. O sıralar yeni bir ekonomik kriz patlamış,2001 yılının tüm hesaplarını  ve bütçelerini allak bulak etmişti. Böyle durumlarda pahalı seyahatler yapılmaması da prensipleri icabıydı. Anlaşılan adam pek dinlenemeyecekti. Çiftlikte kurban kesmek gelenek haline gelmişti. Çaresiz bayramın ilk günü çiftlikte kurban kesimi için bulunması gerekiyordu. Bayramın diğer günlerinde de geleni gideni olacak hiç dinlenme fırsatı bulamayacaktı. Bayram pazartesi günü başlıyor,cuma akşamından tüm ülke 9 günlük tatile giriyordu. Cuma gününden Kos’a gidip birkaç gün dinlenmeyi planladı. Bodrumdan kos’a bir saat içinde varılıyordu. Kış ayları olduğu için Kos’a her gün vapur yoktu. Cuma günü gidenler en erken p.tesi öğleden sonra dönme şansını elde edebiliyordu.

 

Adam internette Kos hakkında ne varsa okudu. Okudukları arasında tıp ilminin atası olan Hipokratın gölgesinde oturup öğrencilerine ders verdiği ağaç ilgisini çekmişti. Ağacın 2500 yıllık bir tarihi olduğu söyleniyordu. Kosta ziyaretçilerin dikkatini çekecek pek çok şey bulunuyordu. Rodos şövalyelerinin inşaa ettiği kale, Hipokrat zamanından kalma Esklapion ( bir çeşit tedavi merkezi,burada termal suları ile tedavi yapıldığı gibi psikolojik tedavilerin yapıldığı tapınaklar da bulunuyordu ),antik çağlardan kalma agora,odeon vs. Türklerden kalma pek çok cami,hamam vs. Adam bu tarihi eserleri görmek için can atıyordu. Cumadan pazartesi öğlene kadar  nerdeyse 4 günü vardı. Kendine hem dinlenebileceği hem gezip göreceği hem de yazılarını yazabileceği şekilde güzel bir plan yaptı. Adada bisiklet kiralayacak ,ulaşımını bisiklet ile sağlayacaktı.

 

Kos’a vardıklarında gümrükten çıkınca iskelede gelenlere Türkçe olarak pansiyon isteyip istemediğini soran biri vardı. Sonradan adının Mehmet Sarı olduğunu öğrenen iş adamı,onun pansiyonuna konuk oldu. Pansiyoncu arabası ile konuğunu eve getirdi,bisiklet kiralamasına yardımcı oldu. Mehmet sarının oğlu Halil Milaslı bir kız ile evlenmişti. Kış aylarında babasına yardım ediyor yazın da lüks otellerde komilik yapıyordu. Halil’in annesi konuklara kahvaltı hazırlıyor,pansiyonu çekip çeviriyordu. Sonraki günlerde ada da yapığı geziler sırasında adada pek çok türkün yaşaması ilgisini çekti .bu konuda konuştuğu adlılardan 1974 Kıbrıs çıkarmasına kadar ada halkının yarısının Türk olduğunu öğrendi,şimdilerde ise 25.000 nüfuslu adada 2000 kadar Türk bulunuyordu.

 

Yerleşme işleri biter bitmez adam bisikletine atladığı gibi ilk önce hipokratın ağacını görmeye gitti. Hipokratın ağacı ,bir Osmanlı camiinin önünde aptes almaya yarayan şadırvan ile güzel bir Osmanlı çeşmesinin ara yerinde bulunan bir çınar ağacı idi. Adam adaya ayak basar basmaz adanın bitki örtüsünü iyi incelemişti. Bu ağacın hipokrat ile bir ilgisinin olmadığı açıktı. Çınar ağaçları genellikle Osmanlı ile özdeşleşiyordu. Adam bu ağaç ve benzerlerini bursa yakınlarında,Anadolu’nun pek çok yerinde görmüştü. Bu ağaç Osmanlıların burada yaptığı cami ile yaşıt olabilirdi. Çınar hem şadırvandan gelen ,hem de çeşmeden gelen sularla büyümüş,serpilmiş ulu bir çınar olmuştu. Yaşı da muhtemelen  600- 700 yıl olmalıydı. Düşen yıldırımlarla gövdesi oyulmuş,ortasında koça bir boşluk oluşmuştu. Kos şehrinin bitki örtüsünde bu çınarın yaşında benzer başka bir çınar göze çarpmıyordu. Ada bitki örtüsü olarak çok zengindi ancak belediyenin diktiği genç çınarların dışında başka yaşlı çınara rastlanmıyordu . Çınar Osmanlı sembolü idi ve cami yapımı ile beraber yeri doğru saptanarak sulak bir yere dikilmişti. Enteresan bir ağaç olduğu için de turizm maksatlı bir slogana dönüştürülmüş,hipokratın ağacı ismi altında adanın turizm atraksiyonları arasına sokulmuştu. Slogan bulmak pazarlama için önemli bir unsurdu. Bu ağaçta şimdi ada turizmine önemli bir katkı sağlıyordu. Yakıştırılan bu isim sayesinde adam da adada ilk ziyaretini buraya yapmıştı.

 

Adam hipokratın ağacı denilen çınarın dibine oturduğunda derin düşüncelere dalarak geçmişe gitti.

 

Halıcılığa yeni başlamıştı. 1960 lı yılların sonuydu,o yıllarda Kapalıçarşıda ki halıcılarda bulunan çeşitler üç aşağı beş yukarı aynıydı. Bulunan çeşitler, kayseri yün ve floş halılar,Yahyalı,Milas,Isparta, vs. Herkeste aynı çeşit halılar olduğundan esnaf fiyatı olabildiğince kırıyor 5 tl kar için bir birlerinin gözünü oyuyorlardı. Genç halıcı kimsede olmayan bir tür halı satmaya karar verdi,o 5 tl için diğerleri ile rekabet etmeyecek,hem saygınlığı hem karı fazla olacaktı. Yörük ve köy halıları satmaya karar verdi. Bu kararın doğruluğu kısa zamanda ortaya çıktı. Sattığı değişik mal yüzünden Karamürsel’de bulunan amerikan hava üssünde çok meşhur biri haline gelmişti. Bunu İstanbul’da yerleşik yabancı misyon üyeleri takip etti. Hem kısa zamanda iyi para kazanmış hem de geniş bir ün elde etmişti. Bu ünlenme işinin hangi boyutlara geldiğini vurgulamak için yaşanmış olan şu hikayeyi anlatmakta yarar var.

 

Genç halıcı sattığı Yörük ve köy kökenli halılarla ünlenince ,bir gün dükkanının önünde otururken tepesine bir Amerikalı dikildi. Yarı ciddi yarı şaka bir tavırla ,sen Allahın belası adam bana lütfen bir halı sat ta amerikan üssündeki prestijimi kurtarayım dedi. Başka dükkanlardan aldığı sıradan halılar yüzünden arkadaşları arasında alay konusu olduğunu hissetmiş doğru genç halıcının dükkanının yolunu tutmuş,o sıralarda üste moda haline gelen bu tür halılardan edinmek istemişti. Genç halıcı Türkiye’de oturan yabancılar arasında bu tür halıları statü sembolü arasına sokmuştu. Bu tür halıları edinmeyenler arkadaşları tarafından aşağılanıyordu. Amerikan üssünde görev yapan bu diş hekimi subay da zamanla onun en iyi müşterileri arasına girdi.

 

Ünlenmek için ürün iyi seçilmeli,seçilen ürüne güzel bir hikaye uydurulmalıydı. İşte hipokratın ağacı hikayesi de böyle bir zekadan yola çıkılarak yaratılmıştı . Ağaç enteresandı,herkesin botanik bilgisi yok denecek kadar azdı. Hipokrat bu adada yaşamıştı,türkün çınar tutkunluğunu ve cami ile çınarın özleştirildi konusunu bilecek insan sayısı yok denecek kadar azdı. Ayrıca cami yerine  dikkatlerin ağaç üstüne çekilmesi belki de işlerine geliyordu.

 

Hikayeler ve ürünler üzerine dalıp giden adam yaşanan ekonomik krizi atlatmak için uygulayacağı planın adını da hipokratın ağacı olarak koydu. Bu ağaç ona ilham kaynağı olmuştu. Halıcılığa başladığı yıllardaki gibi enteresan bir ürün geliştirecek ve bu ürüne de enteresan bir hikaye yakıştırarak,satışları artıracaktı.

 

Erdoğan ıldız

 

 

 

1 2 3 4 5 6 7 8
 
 

 
 

17 18 19 20 21 22 23 24
 
 

25 26 27 28 29 30    
 
 


 

© Erdoğan ILDIZ, Her hakkı saklıdır, yazılı izin olmadan çoğaltılamaz ve dağıtılamaz