3/3/2001
Hipokratın ağacı
İş
adamı yoğun çalışmalarından bunalmıştı. Kurban bayramında
karısı ve kızını Rodos ve Girit adalarına götürmeyi
planlamış ancak evdeki hesap çarşıya uymamıştı. Çalışmalarını
sürdürdüğü Milas yakınlarındaki halı çiftliğinden tam İstanbul
bayram için dönmek üzereydi ki ,karısı ile yaptığı telefon
konuşması tüm planı değiştirdi. İtalyan lisesinin hazırlık
sınıfına devam eden kızının İtalyancası konusunda öğretmenler
ültimatom vermişlerdi. Bayram süresince karısı kızıyla
beraber evde kamp kurup İtalyanca çalışmak istiyorlar,adamın
da ayak altında olmamasını tercih ediyorlardı. Karısı İtalyanca
bildiğinden kızı kısa zamanda istenilen seviyeye ulaştıracağını
umuyordu. Çaresiz adam bayramı çiftlikte geçirecekti. O sıralar
yeni bir ekonomik kriz patlamış,2001 yılının tüm hesaplarını
ve bütçelerini allak bulak etmişti. Böyle durumlarda
pahalı seyahatler yapılmaması da prensipleri icabıydı. Anlaşılan
adam pek dinlenemeyecekti. Çiftlikte kurban kesmek gelenek haline
gelmişti. Çaresiz bayramın ilk günü çiftlikte kurban kesimi
için bulunması gerekiyordu. Bayramın diğer günlerinde de
geleni gideni olacak hiç dinlenme fırsatı bulamayacaktı.
Bayram pazartesi günü başlıyor,cuma akşamından tüm ülke 9
günlük tatile giriyordu. Cuma gününden Kos’a gidip birkaç gün
dinlenmeyi planladı. Bodrumdan kos’a bir saat içinde varılıyordu.
Kış ayları olduğu için Kos’a her gün vapur yoktu. Cuma günü
gidenler en erken p.tesi öğleden sonra dönme şansını elde
edebiliyordu.
Adam
internette Kos hakkında ne varsa okudu. Okudukları arasında tıp
ilminin atası olan Hipokratın gölgesinde oturup öğrencilerine
ders verdiği ağaç ilgisini çekmişti. Ağacın 2500 yıllık
bir tarihi olduğu söyleniyordu. Kosta ziyaretçilerin dikkatini
çekecek pek çok şey bulunuyordu. Rodos şövalyelerinin inşaa
ettiği kale, Hipokrat zamanından kalma Esklapion ( bir çeşit
tedavi merkezi,burada termal suları ile tedavi yapıldığı gibi
psikolojik tedavilerin yapıldığı tapınaklar da bulunuyordu
),antik çağlardan kalma agora,odeon vs. Türklerden kalma pek çok
cami,hamam vs. Adam bu tarihi eserleri görmek için can atıyordu.
Cumadan pazartesi öğlene kadar
nerdeyse 4 günü vardı. Kendine hem dinlenebileceği hem
gezip göreceği hem de yazılarını yazabileceği şekilde güzel
bir plan yaptı. Adada bisiklet kiralayacak ,ulaşımını
bisiklet ile sağlayacaktı.
Kos’a
vardıklarında gümrükten çıkınca iskelede gelenlere Türkçe
olarak pansiyon isteyip istemediğini soran biri vardı. Sonradan
adının Mehmet Sarı olduğunu öğrenen iş adamı,onun
pansiyonuna konuk oldu. Pansiyoncu arabası ile konuğunu eve
getirdi,bisiklet kiralamasına yardımcı oldu. Mehmet sarının oğlu
Halil Milaslı bir kız ile evlenmişti. Kış aylarında babasına
yardım ediyor yazın da lüks otellerde komilik yapıyordu.
Halil’in annesi konuklara kahvaltı hazırlıyor,pansiyonu çekip
çeviriyordu. Sonraki günlerde ada da yapığı geziler sırasında
adada pek çok türkün yaşaması ilgisini çekti .bu konuda konuştuğu
adlılardan 1974 Kıbrıs çıkarmasına kadar ada halkının yarısının
Türk olduğunu öğrendi,şimdilerde ise 25.000 nüfuslu adada
2000 kadar Türk bulunuyordu.
Yerleşme
işleri biter bitmez adam bisikletine atladığı gibi ilk önce
hipokratın ağacını görmeye gitti. Hipokratın ağacı ,bir
Osmanlı camiinin önünde aptes almaya yarayan şadırvan ile güzel
bir Osmanlı çeşmesinin ara yerinde bulunan bir çınar ağacı
idi. Adam adaya ayak basar basmaz adanın bitki örtüsünü iyi
incelemişti. Bu ağacın hipokrat ile bir ilgisinin olmadığı açıktı.
Çınar ağaçları genellikle Osmanlı ile özdeşleşiyordu.
Adam bu ağaç ve benzerlerini bursa yakınlarında,Anadolu’nun
pek çok yerinde görmüştü. Bu ağaç Osmanlıların burada
yaptığı cami ile yaşıt olabilirdi. Çınar hem şadırvandan
gelen ,hem de çeşmeden gelen sularla büyümüş,serpilmiş ulu
bir çınar olmuştu. Yaşı da muhtemelen
600- 700 yıl olmalıydı. Düşen yıldırımlarla gövdesi
oyulmuş,ortasında koça bir boşluk oluşmuştu. Kos şehrinin
bitki örtüsünde bu çınarın yaşında benzer başka bir çınar
göze çarpmıyordu. Ada bitki örtüsü olarak çok zengindi
ancak belediyenin diktiği genç çınarların dışında başka
yaşlı çınara rastlanmıyordu . Çınar Osmanlı sembolü idi
ve cami yapımı ile beraber yeri doğru saptanarak sulak bir yere
dikilmişti. Enteresan bir ağaç olduğu için de turizm maksatlı
bir slogana dönüştürülmüş,hipokratın ağacı ismi altında
adanın turizm atraksiyonları arasına sokulmuştu. Slogan bulmak
pazarlama için önemli bir unsurdu. Bu ağaçta şimdi ada
turizmine önemli bir katkı sağlıyordu. Yakıştırılan bu
isim sayesinde adam da adada ilk ziyaretini buraya yapmıştı.
Adam
hipokratın ağacı denilen çınarın dibine oturduğunda derin düşüncelere
dalarak geçmişe gitti.
Halıcılığa
yeni başlamıştı. 1960 lı yılların sonuydu,o yıllarda Kapalıçarşıda
ki halıcılarda bulunan çeşitler üç aşağı beş yukarı aynıydı.
Bulunan çeşitler, kayseri yün ve floş halılar,Yahyalı,Milas,Isparta,
vs. Herkeste aynı çeşit halılar olduğundan esnaf fiyatı
olabildiğince kırıyor 5 tl kar için bir birlerinin gözünü
oyuyorlardı. Genç halıcı kimsede olmayan bir tür halı
satmaya karar verdi,o 5 tl için diğerleri ile rekabet
etmeyecek,hem saygınlığı hem karı fazla olacaktı. Yörük ve
köy halıları satmaya karar verdi. Bu kararın doğruluğu kısa
zamanda ortaya çıktı. Sattığı değişik mal yüzünden Karamürsel’de
bulunan amerikan hava üssünde çok meşhur biri haline gelmişti.
Bunu İstanbul’da yerleşik yabancı misyon üyeleri takip etti.
Hem kısa zamanda iyi para kazanmış hem de geniş bir ün elde
etmişti. Bu ünlenme işinin hangi boyutlara geldiğini
vurgulamak için yaşanmış olan şu hikayeyi anlatmakta yarar
var.
Genç
halıcı sattığı Yörük ve köy kökenli halılarla ünlenince
,bir gün dükkanının önünde otururken tepesine bir Amerikalı
dikildi. Yarı ciddi yarı şaka bir tavırla ,sen Allahın belası
adam bana lütfen bir halı sat ta amerikan üssündeki prestijimi
kurtarayım dedi. Başka dükkanlardan aldığı sıradan halılar
yüzünden arkadaşları arasında alay konusu olduğunu hissetmiş
doğru genç halıcının dükkanının yolunu tutmuş,o sıralarda
üste moda haline gelen bu tür halılardan edinmek istemişti.
Genç halıcı Türkiye’de oturan yabancılar arasında bu tür
halıları statü sembolü arasına sokmuştu. Bu tür halıları
edinmeyenler arkadaşları tarafından aşağılanıyordu.
Amerikan üssünde görev yapan bu diş hekimi subay da zamanla
onun en iyi müşterileri arasına girdi.
Ünlenmek
için ürün iyi seçilmeli,seçilen ürüne güzel bir hikaye
uydurulmalıydı. İşte hipokratın ağacı hikayesi de böyle
bir zekadan yola çıkılarak yaratılmıştı . Ağaç enteresandı,herkesin
botanik bilgisi yok denecek kadar azdı. Hipokrat bu adada yaşamıştı,türkün
çınar tutkunluğunu ve cami ile çınarın özleştirildi
konusunu bilecek insan sayısı yok denecek kadar azdı. Ayrıca
cami yerine dikkatlerin
ağaç üstüne çekilmesi belki de işlerine geliyordu.
Hikayeler
ve ürünler üzerine dalıp giden adam yaşanan ekonomik krizi
atlatmak için uygulayacağı planın adını da hipokratın ağacı
olarak koydu. Bu ağaç ona ilham kaynağı olmuştu. Halıcılığa
başladığı yıllardaki gibi enteresan bir ürün geliştirecek
ve bu ürüne de enteresan bir hikaye yakıştırarak,satışları
artıracaktı.
Erdoğan ıldız
|