Erdoğan ILDIZ    Aydınlık Gazetesi - Makale İletişimİletişim
 
 

 Giriş  Yayınlar Genel Açıklama Sayfası
  Mesleki 
 
  Felsefi
  Hikaye
  Şiir

 Hikayelerim 1
Sayfalar
İçindekiler
1 2 3 4 5
6 7 8 9 10
11 12 13 14 15
16 17 18 19 20
21 22 23 24 25
26 27 28 29 30

 

 

  

19/11/2000

Köşemi? Kösemi?

 

 

Küçük yaşlarda iş hayatına atılmıştı. Bir taraftan okuluna devam ediyor,genellikle yaz aylarında da çeşitli iş kollarında çıraklık yapıyor,yaşı ilerledikçe de kendi başına iş yapmayı öğreniyordu. Önce yemenici( bir tür basit deri ayakkabı imalatı ) çıraklığı yapmış,arkasından da terzi çıraklığı,manifaturacı çıraklığı yapmıştı. Bu çıraklık devresinin ardından tablacılık yapmaya başlamıştı. Tablacılık basit tahta bir tepsi üzerinde çakmak,çakmak taşı,tarak,ayna vs. Gibi günlük hayatta herkesin ihtiyacı olan şeyleri seyyar olarak satmaya deniliyordu. Böyle bir eğitimde antrenörlüğünü başata anneannesi olmak üzere anneannesi ve annesinden oluşan ekip yönetiyordu. Babasının bu etkinlikte rolü yoktu. Zaman zaman haberi olduğunda da çocuğun bir şeyler satmasına kızıyordu. Çünkü geldiği aile yapısı ticaret kökenli değildi. Asker,memur kökenli bir aile yapısı vardı. Bu yüzden de işin mantığını anlayamıyor. Bu tür etkinlikleri kendini ve ailesini küçültücü etkinlikler olarak görüyordu. O sıralar Malatya hava ikmal merkezinin muhasebe bölümünde memur olarak çalışıyordu. 1950 li yılların Malatya’sında baba böyle düşünürken çocuğun annesi ve anneannesi tamamen farklı düşüncedeydi. Anne terzilik yapıyor,kızlara biçki dikiş kursu veriyordu. Bu yüzden de evlerinde daima 10-20 kız bulunur. Bu kızlar aldıkları biçki,dikiş dersleri için annesine ücret ödedikleri gibi,hem ev işlerine,hem de dikilen elbiselere işçilikleri ile yardım ederlerdi. Anneannesi ise başka bir ticari etkinlikle meşguldü. Okuma yazma bilmeyen bu kadın tüm Malatya’nın kolonya ihtiyacını sağlıyordu. Koçası İzmir’de kurtuluş savaşı sırasında vurulmuş,daha sonra İzmir’de manifatura dükkanı açmış karısını Malatya’dan getirmiş,İzmir’de 2 kız çocukları olduktan sonra da aldığı yaradan ortaya çıkan felç hali yatalak olmasına neden olunca da,tekrar Malatya’ya göç edip,yatalak kocasının yönlendirmesi ile kolonyacılığa başlamış,kadın başına 2 çocuğunu büyütmüş,yatalak kocasına bakmıştı.

 

Çocuk tablacılık yaparken çarşı içinde bir köşede durduğunda iyi iş yaptığını keşfetmişti. Ancak belediye zabıta memurları onun orada uzun süre kalmasına fırsat vermiyorlardı. Bir gün morali bozuk olarak eve geldiğinde anneannesi yüzünün neden asık olduğunu sordu. O da belediyecilerle olan durumu anlatınca,yaşlı kadın “ gel bakalım şuracığa otur hele,sana anlatacaklarım var “ dedi. Çocuk anneannesini yanına oturarak can kulağı ile dinlemeye başladı.

 

Bir laf vardır “ köşemi?,kösemi? “ derler . Hiç bu lafı duydun mu? Diyerek söze başladı. Çocuk bu deyimi hiç duymamıştı. Kadın açıklamalarına usul,usul devam etti. Bu deyişte  “ köşe “ laflı ile iyi bir konumdaki dükkandan, “ köse “lafı ile de  iş bilen kişiden söz ediliyordu. Anadolu kültüründe köseler hırslı,iş bilen insan tipini simgeliyordu. Yani bu deyimle köşe dükkan mı önemli? Yoksa iş bilen insan mı önemli diye soruluyordu. Yaşlı kadın bu açıklamayı yaptıktan sonra sorunun cevabını da kendisi verdi. Köşe bir yere kadar önemlidir ama en önemli olan kösedir diyerek vurgulamak istediği konuyu dile getirdi. Çocuk mesajı almıştı. Mühim olan onun gayreti,sıcak kanlı satıcılığı,dürüstlüğü,müşteriye hizmeti,hırsıydı. Köşe daha sonraki işti. Köşe gitti diye morali bozup,ticaretini sakatlamamalıydı.

 

Çocuk yıllar sonra ünlü bir halıcı olmuştu. İstanbul Kapalıçarşı dışına dükkanını taşırken çevresindekiler deli olduğunu düşünüyordu. Onlar böyle düşünürken o anneannesinin “ köşemi kösemi ”lafını hatırlıyordu. Nitekim öyle oldu . Sarnıçlı han çarşı dışında sapa bir yerde olmasına rağmen,oradan bütün çarşıyı durdurdu. İstanbul’daki bütün yabancı misyon,uluslar arası şirket yöneticileri,İstanbul sosyetesinin ileri gelenleri,Karamürsel’deki Amerikan hava üssü mensupları 1975-1980 arası hep Sarnıçlı hana halı almaya geliyorlardı. Anneanne haklı çıkmıştı,köse idi önemli olan.

 

Anneannenin bu sözünü unuttuğu anlar da oldu. Bu unutmanın bedelini de ağır ödedi. 1980 sonrası Hollandalı eşinin çocuklarını Hollanda da doğurmak istemesi,bir takım radikal kararlar almasına yol açtı. Pek çok iş yerini kapadı,işlerini kapalı çarşının iç bedesteninde olan dükkanında toplamaya karar verdi. Kendisi Türkiye’de olamayacağından tüm müşterilerine mektup göndererek kapalı çarşı,iç bedestende bulunan dükkana gelmelerini bildirdi. Çarşı daha ayak altıydı ve çarşıdaki dükkanında Alman asıllı uzun yıllar kapalı çarşıda tezgahtarlık yapmış bir adamı vardı. Sarnıçlı handaki malları da o dükkanına gönderdi. Dükkan daha iyi bir yerdeydi,lisan bilen adamları vardı,çeşit mükemmeldi. İş olmaması için bir neden görmüyordu. Hollandalı karısı anneannenin sözünü unutmamıştı. Her şey güzel ama sen yoksun,müşteriler maldan çok sana geliyorlar dedi. O zamanlar bu uyarıya kulak asmamıştı. Müşterilerin istediği en pahalı mallar dükkandaydı. Tecrübeli satıcılar vardı,yer çok makbul bir yerdi. Belki bir miktar müşteri kaybedeceklerdi ama konumun çok iyi olmasından dolayı da bazı müşteriler edinecekler bunlar bir birlerini dengeleyecekti.

 

Halıcı Hollanda’ya taşındıktan sonra da sık sık çarşıdaki dükkana geldi,ciroların trajik düşüşü karşısında tezgahtarı jürgen i sıkıştırıyordu. Dükkanı babasına teslim etmişti. Babası gelen gidenlerin listesini ve bıraktıkları mesajları veriyordu. Gelenler arasında iyi müşterilerin isimleri vardı. Bu müşteriler uğramışlar,selam bırakmışlar ancak alış veriş yapmamışlardı. Aradan birkaç sene geçtikten sonra ne arayan ne soran kalmıştı. Bir gün jürgen  patrona bu pahalı mükemmel çeşitleri satamayacağını söyledi. Çok ucuz,4. Ve 5. Kategorilerde mal istiyordu. İlmi ve satıcılığının bu tür malları satabileceğine kanaat getirmişti. O güzelim,kaliteli,prestijli dükkan gitti yerine harcıalem bir dükkan geldi. Bu şekliyle dükkanın ciroları daha da aşağı düştü. Satıcılar değişti,malalar değişti. Hiçbir zaman aynı müşteri gurubu,aynı cirolar yakalanamadı. Köse gitmiş iş bitmişti.

 

Erdoğan ıldız

 

 


 

1 2 3 4 5 6 7 8
 
 

 
 

17 18 19 20 21 22 23 24
 
 

25 26 27 28 29 30    
 
 


 

© Erdoğan ILDIZ, Her hakkı saklıdır, yazılı izin olmadan çoğaltılamaz ve dağıtılamaz