28/8/2000
Mektup
Genç
adam hayatını turistlerden kazanıyordu. Lüks otellerde veya
Kapalı çarşı civarında temas kurduğu turistleri anlaşmalı
olduğu dükkanlara götürüyor,yapılan alışverişten %20
komisyon alıyordu. Parayı genellikle orta yaşlılardan kazanıyor,genç
turist bayanlarla da yiyordu. O sıralar Üsküdar Sultantepe de
kiraladığı geniş bir bahçe içindeki çok odalı 2 katlı
tarihi bir ahşap köşkte oturuyordu. Bir taraftan Alman
filolojisine devam ediyor bir taraftan da hanotculuk yapıyordu.
Kiraladığı köşk Aslanlı tuğlalarının sahibi olan yaşlı bir
bayana aitti. Kadın Şişlide oturuyor,dede yadigarı köşke,yaşlı
bir bahçıvan ve ailesi göz kulak oluyorlardı. Geniş bir bahçe
içinde yaşlı bahçıvan ve ailesi küçük bir kulübede
oturuyorlar,köşkün bakımlı olması için ellerinden geleni
yapıyorlardı. Deli kanlı köşkü tuttuktan
sonrada orada kalmışlar ve hizmetlerinde kusur etmemişlerdi.
Bahçıvanın maaşını mal sahibi ödemesine rağmen,yaşlı
adam ve ailesi ellerinden geldiğince delikanlının her işine de
yardımcı oluyorlardı. Delikanlının bu yeri tutmasına
teyzesinin oğlu sebep olmuştu. Malatya da lise eğitimini
bitiren teyze oğlu. İstanbul’a geldiğinde ne bir yurtta yer
bulabilmiş,ne de kalacak bir ev temin edebilmişti. Kalacak bir
yer aramaktan bıkan içine kapanık mizaçlı teyze oğlu,genç
adamın Malatya talebe yurdunda kaldığını duyunca,hemen onu
ziyarete gitmişti. Teyze oğlu onun ne kadar yırtık ve girişken
biri olduğunu bildiğinden,bana kalacak bir yer bulsa bulsa o
bulur deyip yanına gelmişti. Delikanlının işleri yoğundu.
Hemen İstanbullun neresinde oturmak istediğini sordu. Teyze oğlunun
gönlünde Üsküdar yatıyordu. Genç adam teyze oğluna iki gün
sonra Üsküdar’da buluşmayı önerdi . İşini halledecekti.
İki gün sonra Üsküdar’da buluştuklarında kiralık yer aramaya
Sultantepe’den başladılar. O zamanlar bekara hele,hele
talebeye kiralık bir yer bulmak imkansız bir şeydi. Aileler
talebelerden çocuklarının ahlakları bozulur,kadınlarına kızlarına
sarkıntılık gelir diye çekiniyorlardı. Hani haksız da değillerdi.
Satırlar ilerledikçe bu çekincenin ne kadar haklı olduğuna
siz de hak vereceksiniz. Delikanlı ile teyze oğlu
Sultantepe’ye varınca ,delikanlı doğru bir bakkal dükkanına
girerek,bakkala civarda kiralık ev olup olmadığını sordu.
Bakkal önce delikanlıyı bir güzel süzdü. Sonrada alaylı,
alaylı hınzırca gülümseyerek biraz ileriden sola dönünce
orada bir köşkün kiralık olduğunu söyledi. Gençlerin bu
yeri kiralamalarını imkansız gördüğü her halinden belliydi.
Delikanlı teşekkür ederek bakkal dükkanından ayrıldı. Doğru
tarif edilen köşkün istikametine yöneldi.
Sultantepe polis karakolundan sola dönünce boğaz ayaklarının altında
gibi görünüyordu. Sağ tarafta Kuzguncuk korusu sol tarafta da
köşk bütün haşmetiyle orada duruyordu. Köşkün girişinde
kocaman bir demir kapı. Kapıdan girince de sağda kapalı bir
garaj vardı. Bahçesi yüksek duvarlarla kapalı olan köşkün
bahçesi bakımlı ve çiçekler içindeydi. Garaj seviyesinden
bir kaç bas basamakla bahçeye girilen köşkün bahçeden görünüşü
ise harkuladeydi. Mermer basamaklarla köşkün alt kat girişine
gelindiğinde kocaman ahşap bir kapı ile karşılaşıyordunuz.
Köşkün alt katında 5 oda koca bir salon,2 tuvalet,koca bir
mutfak mevcuttu. Yukarı kattaki odalar hem alt kattan çıkılabildiği
gibi,bahçenin arka tarafından da bir merdivenle yukarı kata
girilebiliyordu. Üst katın merdivenini dışarıdan vermelerinin
sebebi,köşkün alt ve üst katlarını bağımsız kiraya
verebilmeleri içindi. Yukarı katta birkaç odanın kiracısı
halihazırda mevcuttu. Köşkün geri kalanı kiraya verilecekti.
Delikanlı bahçıvandan kira şartlarını öğrendi ve doğru
mal sahibinin yolunu tutu. Şişlide oturan kadınla yaptığı
bir güzel sohbet sonucu köşkü çok iyi şartlarla tutmuştu.
Bahçıvan bile şartları duyunca küçük dilini yutmuştu.
Delikanlı yaşlı kadına bütün şartlarını kabul ettirmiş,istediği
gibi bir kontratın sahibi olmuştu. Direnmeyen yaşlı kadın ”
gülle güle otur evladım ,yalnız ata yadigarı köşkümü
yakmamaya dikkat edin ” diyebilmişti.
Köşkü tutan delikanlı Malatya talebe yurduna gelerek yurttan ayrılıp
ayrı bir eve çıkmak isteyen ne kadar arkadaşı varsa topladığı
gibi köşkün yolunu tuttu. Genç adam hem eve çıkmış hem de
para kazanmıştı. Arkadaşlarından topladığı kiralarla mal
sahibinin aylığını ödediği gibi kendisine de oldukça para
kalıyordu. Bu onun iş bilirliğinin mükafatıydı. Riske girmiş,sonunda
herkes karlı çıkmıştı. Zira arkadaşları
verdikleri para ile hiçbir yerde şu anda kaldıkları köşkün
yanından bile geçemezlerdi.
Bahçıvan köşke eşya gelmesini beklerken bir ordu genç gelerek eve kırık
dökük eşyaları ile yerleştiler. Bir çoğu sağdan soldan yer
yatağı temin etmiş,delikanlıda 2 sene evvel yurt dışına
seyahate gitmeden evvel halasının yanına bıraktığı ufak
tefek eşyasını alıp gelmişti. Eşyalarını odasına bıraktıktan
sonra çarşının yolunu tutu. Akşam 23.00 sularında köşke döndüğünde
yanında Güney Afrikalı bir kadın vardı. Bahçıvan ve ailesi
olayların bu kadar hızlı ve renkli gelişmesine hayretler içinde
kaldılar.
Daha sonraki günlerde deli kanlı köşke boş gelmiyordu. Her gün yanında
başka milliyetten bir bayanla geliyor,geceyi birlikte geçiriyorlar,ertesi
gün dilediği zamanda gidiyordu. Bazen getirdiği bayanlar günlerce
köşkte kalıyorlardı. Bahçıvan bu kadınların aklına şaşıp
duruyordu. Bunlardan biri vardı ki onu hiçbir zaman çözememişti.
Bu bir İsveçli bayandı. Gudrun Swanson isimli bu bayan delikanlı
ile köşke gelmiş sessiz bir hanımdı. Bir hafta kadar köşkte
kalmış,delikanlının hiç de lüks olmayan ortamını
kaldığı ünlü lüks otele tercih etmişti. Sonra memleketine
gitmiş,oğlana dayanamayarak tekrar gelmişti,aşırı zıpır
olan delikanlını kıza ayıracak pek vaktinin olmamasına rağmen,
kız ses etmediği gibi gitmeye de hiç niyeti görünmüyordu. Oğlan
kızdan sıkılmış,patlamak üzereyken ,kız İsveççe dönme
kararı aldı. Of be kurtulmuştu. Kıza veda ederken delikanlının
arkadaşları ve bahçıvan kıza ne zaman tekrar geleceğini
sordular. Kız gülümseyerek delikanlıya döndü ve “ ne zaman
sevdiğim adam 30 mektup yazarsa o zaman tekrar Türkiye’ye
geleceğim “ dedi.
Delikanlının arkadaşları onun mektup yazmayla arasının hoş olmadığını
biliyorlardı. Kız gidince delikanlıya ne zaman 30 mektup yazacağını
alaylı alaylı sordular. Kızın asla bir daha Türkiye’ye
gelmeyeceğini iddia ediyorlardı. Delikanlı kuzeylileri tanıyordu,çok
karmaşık bir ruh yapıları olan bu insanların içe dönük yapılarından
dolayı,davranış şekillerindeki açılımları arkadaşlarının
bilmesine imkan yoktu. Tepesi atan oğlan kızı bir hafta içinde
tekrar Türkiye ye getirebileceğini söyledi. Kızın buruk gittiğini
bilen arkadaşları. Delikanlı ile iddiaya girdiler ,bahçıvan
ve oğlu da bu iddiaya katıldı. Hapsi de kazanacaklarından
emindiler. Kız asla gelmeyecekti.
Delikanlı oturup bir mektup yazdı. Bu yazdığı mektubun içinde geçen
cümleleri 30 otuz ayrı mektup kağıdına sıra numarası
vererek kompoze etti. 30 ayrı zarfa aynı sıra numaraları
vererek ,mektup kağıtlarını 30 zarfa yerleştirdi ve postaladı.
Kız bir hafta dolmadan İstanbul’daydı. Oğlan bahsi kazanmıştı
ama sıkıntılı günler yeniden başlamıştı. Kızdan kopmak
istiyordu. Bu defa öyle bir şey yapmalı idi ki kız bir daha
gelmesin. Nitekim öyle de yaptı. Kıza açıkça
birlikteliklerinin gitmeyeceğini söyleyen genci, kız bir türlü
anlamak istemiyordu. Bir akşam geç vakit kavga ettiler. Kızın
köşkten ayrılmasını isteyen delikanlı ,kızın gitmediğini
görünce kızı köşkün bahçesine koydu. Kız yalnız başına
paket tur ile geldiği otele gecenin o saatinde gitmek
istemiyordu. Uzun müddet bahçede ağlayarak oturan kıza gencin
arkadaşları acıyarak yardım etmek istediler. Delikanlı
nihayet Mahmut isimli bir arkadaşını kızı otele götürmesine
razı oldu. Gudrun o tarihten sonra Türkiye’ye Mahmut için
gelmeye başladı. Delikanlıda yıllar geçmesine rağmen bahsi
kaybeden bahçıvandan kazandığı parayı alırken bahçıvanın
gözlerinde gördüğü şaşkınlık ile bir bahis uğruna kıza
yaşattığı acının burukluğunu unutamadı. Keşke bahse
girmeseydi,bu burukluk yaşanmasaydı.
Erdoğan ıldız
|