Erdoğan ILDIZ    Aydınlık Gazetesi - Makale İletişimİletişim
 
 

 Giriş  Yayınlar Genel Açıklama Sayfası
  Mesleki 
 
  Felsefi
  Hikaye
  Şiir

 Hikayelerim 1
Sayfalar
İçindekiler
1 2 3 4 5
6 7 8 9 10
11 12 13 14 15
16 17 18 19 20
21 22 23 24 25
26 27 28 29 30

 

 

  

28/8/2000

Mektup

 

 

 

Genç adam hayatını turistlerden kazanıyordu. Lüks otellerde veya Kapalı çarşı civarında temas kurduğu turistleri anlaşmalı olduğu dükkanlara götürüyor,yapılan alışverişten %20 komisyon alıyordu. Parayı genellikle orta yaşlılardan kazanıyor,genç turist bayanlarla da yiyordu. O sıralar Üsküdar Sultantepe de kiraladığı geniş bir bahçe içindeki çok odalı 2 katlı  tarihi bir ahşap köşkte oturuyordu. Bir taraftan Alman filolojisine devam ediyor bir taraftan da hanotculuk yapıyordu.

 

Kiraladığı köşk Aslanlı tuğlalarının sahibi olan yaşlı bir bayana aitti. Kadın Şişlide oturuyor,dede yadigarı köşke,yaşlı bir bahçıvan ve ailesi göz kulak oluyorlardı. Geniş bir bahçe içinde yaşlı bahçıvan ve ailesi küçük bir kulübede oturuyorlar,köşkün bakımlı olması için ellerinden geleni yapıyorlardı. Deli kanlı köşkü tuttuktan  sonrada orada kalmışlar ve hizmetlerinde kusur etmemişlerdi. Bahçıvanın maaşını mal sahibi ödemesine rağmen,yaşlı adam ve ailesi ellerinden geldiğince delikanlının her işine de yardımcı oluyorlardı. Delikanlının bu yeri tutmasına teyzesinin oğlu sebep olmuştu. Malatya da lise eğitimini bitiren teyze oğlu. İstanbul’a geldiğinde ne bir yurtta yer bulabilmiş,ne de kalacak bir ev temin edebilmişti. Kalacak bir yer aramaktan bıkan içine kapanık mizaçlı teyze oğlu,genç adamın Malatya talebe yurdunda kaldığını duyunca,hemen onu ziyarete gitmişti. Teyze oğlu onun ne kadar yırtık ve girişken biri olduğunu bildiğinden,bana kalacak bir yer bulsa bulsa o bulur deyip yanına gelmişti. Delikanlının işleri yoğundu. Hemen İstanbullun neresinde oturmak istediğini sordu. Teyze oğlunun gönlünde Üsküdar yatıyordu. Genç adam teyze oğluna iki gün sonra Üsküdar’da buluşmayı önerdi . İşini halledecekti.

 

İki gün sonra Üsküdar’da buluştuklarında kiralık yer aramaya Sultantepe’den başladılar. O zamanlar bekara hele,hele talebeye kiralık bir yer bulmak imkansız bir şeydi. Aileler talebelerden çocuklarının ahlakları bozulur,kadınlarına kızlarına sarkıntılık gelir diye çekiniyorlardı. Hani haksız da değillerdi. Satırlar ilerledikçe bu çekincenin ne kadar haklı olduğuna siz de hak vereceksiniz. Delikanlı ile teyze oğlu Sultantepe’ye varınca ,delikanlı doğru bir bakkal dükkanına girerek,bakkala civarda kiralık ev olup olmadığını sordu. Bakkal önce delikanlıyı bir güzel süzdü. Sonrada alaylı, alaylı hınzırca gülümseyerek biraz ileriden sola dönünce orada bir köşkün kiralık olduğunu söyledi. Gençlerin bu yeri kiralamalarını imkansız gördüğü her halinden belliydi. Delikanlı teşekkür ederek bakkal dükkanından ayrıldı. Doğru tarif edilen köşkün istikametine yöneldi.

 

Sultantepe polis karakolundan sola dönünce boğaz ayaklarının altında gibi görünüyordu. Sağ tarafta Kuzguncuk korusu sol tarafta da köşk bütün haşmetiyle orada duruyordu. Köşkün girişinde kocaman bir demir kapı. Kapıdan girince de sağda kapalı bir garaj vardı. Bahçesi yüksek duvarlarla kapalı olan köşkün bahçesi bakımlı ve çiçekler içindeydi. Garaj seviyesinden bir kaç bas basamakla bahçeye girilen köşkün bahçeden görünüşü ise harkuladeydi. Mermer basamaklarla köşkün alt kat girişine gelindiğinde kocaman ahşap bir kapı ile karşılaşıyordunuz. Köşkün alt katında 5 oda koca bir salon,2 tuvalet,koca bir mutfak mevcuttu. Yukarı kattaki odalar hem alt kattan çıkılabildiği gibi,bahçenin arka tarafından da bir merdivenle yukarı kata girilebiliyordu. Üst katın merdivenini dışarıdan vermelerinin sebebi,köşkün alt ve üst katlarını bağımsız kiraya verebilmeleri içindi. Yukarı katta birkaç odanın kiracısı halihazırda mevcuttu. Köşkün geri kalanı kiraya verilecekti. Delikanlı bahçıvandan kira şartlarını öğrendi ve doğru mal sahibinin yolunu tutu. Şişlide oturan kadınla yaptığı bir güzel sohbet sonucu köşkü çok iyi şartlarla tutmuştu. Bahçıvan bile şartları duyunca küçük dilini yutmuştu. Delikanlı yaşlı kadına bütün şartlarını kabul ettirmiş,istediği gibi bir kontratın sahibi olmuştu. Direnmeyen yaşlı kadın ” gülle güle otur evladım ,yalnız ata yadigarı köşkümü yakmamaya dikkat edin ” diyebilmişti.

 

Köşkü tutan delikanlı Malatya talebe yurduna gelerek yurttan ayrılıp ayrı bir eve çıkmak isteyen ne kadar arkadaşı varsa topladığı gibi köşkün yolunu tuttu. Genç adam hem eve çıkmış hem de para kazanmıştı. Arkadaşlarından topladığı kiralarla mal sahibinin aylığını ödediği gibi kendisine de oldukça para kalıyordu. Bu onun iş bilirliğinin mükafatıydı. Riske girmiş,sonunda herkes karlı çıkmıştı. Zira arkadaşları  verdikleri para ile hiçbir yerde şu anda kaldıkları köşkün yanından bile geçemezlerdi.

 

Bahçıvan köşke eşya gelmesini beklerken bir ordu genç gelerek eve kırık dökük eşyaları ile yerleştiler. Bir çoğu sağdan soldan yer yatağı temin etmiş,delikanlıda 2 sene evvel yurt dışına seyahate gitmeden evvel halasının yanına bıraktığı ufak tefek eşyasını alıp gelmişti. Eşyalarını odasına bıraktıktan sonra çarşının yolunu tutu. Akşam 23.00 sularında köşke döndüğünde yanında Güney Afrikalı bir kadın vardı. Bahçıvan ve ailesi olayların bu kadar hızlı ve renkli gelişmesine hayretler içinde kaldılar.

 

Daha sonraki günlerde deli kanlı köşke boş gelmiyordu. Her gün yanında başka milliyetten bir bayanla geliyor,geceyi birlikte geçiriyorlar,ertesi gün dilediği zamanda gidiyordu. Bazen getirdiği bayanlar günlerce köşkte kalıyorlardı. Bahçıvan bu kadınların aklına şaşıp duruyordu. Bunlardan biri vardı ki onu hiçbir zaman çözememişti. Bu bir İsveçli bayandı. Gudrun Swanson isimli bu bayan delikanlı ile köşke gelmiş sessiz bir hanımdı. Bir hafta kadar köşkte  kalmış,delikanlının hiç de lüks olmayan ortamını kaldığı ünlü lüks otele tercih etmişti. Sonra memleketine gitmiş,oğlana dayanamayarak tekrar gelmişti,aşırı zıpır olan delikanlını kıza ayıracak pek vaktinin olmamasına rağmen, kız ses etmediği gibi gitmeye de hiç niyeti görünmüyordu. Oğlan kızdan sıkılmış,patlamak üzereyken ,kız İsveççe dönme kararı aldı. Of be kurtulmuştu. Kıza veda ederken delikanlının arkadaşları ve bahçıvan kıza ne zaman tekrar geleceğini sordular. Kız gülümseyerek delikanlıya döndü ve “ ne zaman sevdiğim adam 30 mektup yazarsa o zaman tekrar Türkiye’ye geleceğim “ dedi.

 

Delikanlının arkadaşları onun mektup yazmayla arasının hoş olmadığını biliyorlardı. Kız gidince delikanlıya ne zaman 30 mektup yazacağını alaylı alaylı sordular. Kızın asla bir daha Türkiye’ye gelmeyeceğini iddia ediyorlardı. Delikanlı kuzeylileri tanıyordu,çok karmaşık bir ruh yapıları olan bu insanların içe dönük yapılarından dolayı,davranış şekillerindeki açılımları arkadaşlarının bilmesine imkan yoktu. Tepesi atan oğlan kızı bir hafta içinde tekrar Türkiye ye getirebileceğini söyledi. Kızın buruk gittiğini bilen arkadaşları. Delikanlı ile iddiaya girdiler ,bahçıvan ve oğlu da bu iddiaya katıldı. Hapsi de kazanacaklarından emindiler. Kız asla gelmeyecekti.

 

Delikanlı oturup bir mektup yazdı. Bu yazdığı mektubun içinde geçen cümleleri 30 otuz ayrı mektup kağıdına sıra numarası vererek kompoze etti. 30 ayrı zarfa aynı sıra numaraları vererek ,mektup kağıtlarını 30 zarfa yerleştirdi ve postaladı. Kız bir hafta dolmadan İstanbul’daydı. Oğlan bahsi kazanmıştı ama sıkıntılı günler yeniden başlamıştı. Kızdan kopmak istiyordu. Bu defa öyle bir şey yapmalı idi ki kız bir daha gelmesin. Nitekim öyle de yaptı. Kıza açıkça birlikteliklerinin gitmeyeceğini söyleyen genci, kız bir türlü anlamak istemiyordu. Bir akşam geç vakit kavga ettiler. Kızın köşkten ayrılmasını isteyen delikanlı ,kızın gitmediğini görünce kızı köşkün bahçesine koydu. Kız yalnız başına paket tur ile geldiği otele gecenin o saatinde gitmek istemiyordu. Uzun müddet bahçede ağlayarak oturan kıza gencin arkadaşları acıyarak yardım etmek istediler. Delikanlı nihayet Mahmut isimli bir arkadaşını kızı otele götürmesine razı oldu. Gudrun o tarihten sonra Türkiye’ye Mahmut için gelmeye başladı. Delikanlıda yıllar geçmesine rağmen bahsi kaybeden bahçıvandan kazandığı parayı alırken bahçıvanın gözlerinde gördüğü şaşkınlık ile bir bahis uğruna kıza yaşattığı acının burukluğunu unutamadı. Keşke bahse girmeseydi,bu burukluk yaşanmasaydı.

 

Erdoğan ıldız

   


 

1 2 3 4 5 6 7 8
 
 

 
 

17 18 19 20 21 22 23 24
 
 

25 26 27 28 29 30    
 
 


 

© Erdoğan ILDIZ, Her hakkı saklıdır, yazılı izin olmadan çoğaltılamaz ve dağıtılamaz