|
26/11/2000
Ummadık taş baş yarar
Turizm
sezonu kapandığı için kapalı çarşıda gezen turist sayısı
yok denecek kadar azdı. Kasım ayının sonları olduğu için de
hava epeyi soğumuştu. Genellikle kapılarının önünde çay
içip müşteri bekleyen çarşı esnafı da dükkanlarının
içine çekilmiş daha sıcak bir ortamda çaylarını
yudumluyordu.
Halıcı
genç dükkanının önünde oturmuş bir taraftan çayını
yudumluyor,bir taraftan da o günkü rızkını kolluyordu. Birden
iç bedesten kapısından çıkıp dükkanına doğru ilerleyen 2
kişiye gözü takıldı. Gelen çiftin biri ayağı yalınayak
olan ve kollarının arasında küçük,perişan bir durumda bir
kedi yavrusu olan şile bezinden ince bir elbise giymiş hippi
görünümlü bir bayan,diğeri de bayanla uyumlu,yırtık pırtık
bir bule jean giymiş uzun saçlı bir adamdı. Halıcı genç ,kızın
çıplak ayağını ve ince elbisesini görünce bu iki üşümüş
insana çay ikram etmek istedi. Gencin teklifini hippiler çok iyi
karşıladılar. Çaylar söylendi,dükkana girildi,sohbet başladı.
Amerikalı olan bu çift dünyayı hippi olarak dolaşıyorlardı. Söz
tarihten,felsefeden,kültürden açıldıkça sohbet koyulaştı.
Sık sık çaylar yenileniyor,konular derinleşiyordu. Adam halı
hakkında bir soru yöneltmeseydi,hiç halı konusuna
girilmeyecekti. Sohbete başladıktan birkaç saat sonra adam
dükkandaki en değerli halıyı görmek istediğini
söyleyince,halıcı genç ,antika
Sivas zara halısını göstermiş ,nadir bulunan bu halı
hakkında etraflıca bilgi vermişti. Nasıl olsa alamazlar düşüncesi
ile de normal satış fiyatının beş misli bir fiyat söyleyerek
dükkanında ne kadar pahalı mal olduğunu ifade etmek
isteyerek,aklı sıra dükkanının prestijini artırmıştı. Halı
faslından sonra,halıcı genç gösterdiği halıyı katlayarak
yerine koymuş ve sohbete devam etmişlerdi.
Sohbet bitiminde hippi çift dükkandan ayrılırken,erkek halıcı gence
dönerek antika Sivas zara halısını almak istediğini söyledi.
Elini yırtık pantolonunun arka cebine atarak bir cüzdan çıkardı.
Cüzdanın içi silme yüzlük amerikan dolarları ile doluydu.
Cüzdanındaki paradan bir kısmını cüzdanında bırakarak
gerisini halıcı gence aldığı halının kapora sı olarak
verdi. Halı bedelinin gerisini
seyahat çeki olarak otelde ödemek istiyordu. Şaşırmış
olan halıcı gençten kalem kağıt isteyerek kaldıkları oteli
,oda numarasını ve isimlerini yazdı. Adamın uzattığı kağıtta
kaldıkları otelin Hilton olduğu yazılıydı. Halıcı genç
daha da afallamıştı.
Sözleş ilen saate halıcı genç,sattığı halı ile beraber Hilton un
yolunu tuttu. Çarşı kapanmış akşam 20.00 sularıydı. Koltuğunun
altına aldığı küçük ama değerli olan Sivas zara namazlık
ile hippilerin odalarına çıktı. Kaldıkları oda Hilton un en
pahalı olan boğaz manzaralı odalarından biri idi. Halıyı
teslim etti,seyahat çeklerini aldığı sırada hippi çift içki
ikram ettiler,sohbet yeniden başladı. Hilton un roof unda yemek
için yer ayırmışlardı,onun da kendilerine eşlik etmesini
istediler. Bir sene önce yani 1972 senesinde Hilton roof ta yediği
yemeğin lezzeti hala anılarında olduğundan teklifi geri
çevirmedi. Boğaza karşı yemek,müzik ve kaliteli sohbetin o akşam
programında olacağını o sabah hiç düşünmemişti.
Yemek saati gelince içkisini yudumlayan halıcı genci oturma odasında
bırakarak yatak odalarına kıyafetlerini değiştirmek için
geçtiler. Odadan çıktıklarında erkek smokinli,kadın şık
bir tuvalet içindeydi. Sanki ikisi de bir Hollywood filiminden fırlamış
gibiydiler. şimdi halıcı genç onların yanında bir hippi gibi
kalmıştı. Yemek çok zevkli bir sohbet ile sürdü. Geç
saatlerde halıcı genç otelden ayrılırken kafasında çınlayan
birkaç atasözünün ne kadar doğru olduğunu düşünüyordu.
Atalarımız boşuna “ para ile imanın kimde olduğu bilinmez
” dememişlerdi. Ummadık taş baş yarıyordu. Halıcı genç
üşüyen iki insan olarak onlara çay ikram etmek istemiş,satıcı
saldırganlığı ile yanaşmamış,bu insani yaklaşımın da
mükafatını hiç beklenmedik bir biçimde almıştı.
Erdoğan ıldız
|