Erdoğan ILDIZ    Aydınlık Gazetesi - Makale İletişimİletişim
 
 

 Giriş  Yayınlar Genel Açıklama Sayfası
  Mesleki 
 
  Felsefi
  Hikaye
  Şiir

 Hikayelerim 1
Sayfalar
İçindekiler
1 2 3 4 5
6 7 8 9 10
11 12 13 14 15
16 17 18 19 20
21 22 23 24 25
26 27 28 29 30

 

 

  

ÇORBA


29/08/2000

 

 


Kızın ailesi kızlarının Müslüman bir Türk’ le evleneceğini duyduklarında şoka girmişlerdi. Bu da normaldi. Zira kızın babası bir rahip, annesi bir öğretmen, kardeşleri de bürokrat veya üniversitede öğretim görevlileriydi. Kızlarının bir yabancı ile evlenebileceği hayatları boyunca asla akıllarına gelmemişti. Kızın ailesi Den Haag da oturan tipik konservatif Hollandalı bir aile idi.

Hali ile iki genç evlendiklerinde nikah töreninde kızın ailesinden kimsecikler yoktu. Kızın nikah şahitliğini, Türkiye’ de oturan ,Türk’ le evli Hollandalı bir kız arkadaşı yapmıştı. Gerçi sabahın köründe saat 9.00 da kıyılan nikahta erkek tarafından da pek fazla davetli yoktu. Gencin annesi, babası, kardeşleri ve birkaç yakın arkadaşları nikahta hazır bulunuyorlardı. Gençler nikahtan sonra yürüyerek çalıştıkları Kapalıçarşı’ da ki halıcı dükkanına gitmişlerdi. Akşam da Boğaz’ daki Aşiyan gazinosunda verdikleri bir ufak davet ile evlenme merasimini noktalamışlardı.

Yıllar sonra, önce kızın kardeşleri, sonra annesi, en son da babası ziyaretlerine gelmiş, zar zor, kızın ailesi fiili durumu kabullenir olmuşlardı. Hollanda’ dan gelen misafirler törelerimize göre ağırlanmışlar, elden gelen yapılmıştı. Genç adam Malatyalı olduğu için ağırlama ve ikramın önemini çocuklukta öğrenmiş, gelen misafirlere de izzet ve ikram da kusur etmemişti. Çocukluğunda evlerine bir misafir gelse veya ailesi bir ziyafet verse, hazırlıklar günler öncesinden başlardı. Kayın pederlerin, damatların ziyaretleri daima önem taşırdı. Ziyafet sofrasında yemeklerin biri gider, diğeri gelirdi. Olay önce çorba ile başlar, arkasından sebzeli yemekler, sonra dolmalar vs. gelir, bunu et yemekleri takip eder, arkasından tatlılar ve en son da meyveler gelirdi. Bu yüzden davetliler gelen yemekleri temkinli yer, daha sonra gelecek yemeklere midelerinde yer ayırırlardı. Gelen yemeğin tadına bakmamak ayıp sayılırdı. Bir de ev sahibini “ Allah aşkına biraz daha yiyin” kabilinden ısrarlarını da hesaba katarak yemeklerden alınacak miktarı hesaplamak zorunluydu

Evlendiklerinden bu yana 6 yıl geçmişti. Her sene kadın memleketine sıla hasretini gidermek için yalnız gitmiş, oğlanın yoğun işlerinden dolayı kızın baba evini ve akrabalarını memleketlerinde ziyaret imkanı olmamıştı. O yıl kışa doğru kızın ailesini ziyaret etmeyi programlarına koydular. Bir perşembe günü Türkiye’ den hareketle öğleden sonra Den Haag ‘a vardılar. Kızın annesi babası üç katlı kocaman bir evde yalnız yaşıyorlardı. Biraz hoş beşten sonra genç evliler şehri dolaşmaya çıktılar. Tam saat 18.00 de eve geri dönmeleri gerekiyordu. Zira yaşlı insanlar doğduklarından bu yana hep bu saatte akşam yemeğini yiyorlardı. Tüm ülkede akşam yemekleri genellikle bu saatte idi.

Vaktinden önce  eve döndüler, tam saat 18.00 de masaya oturuldu. Kayınpeder yemek duası için pozisyon alınca hep birlikte yaradana eller açılarak; Tanrıya verdiği rızktan dolayı teşekkür edildi.

Kayınvalide bir çorba kasesi ile göründü. Koyu bir bezelye çorbası idi. İçine bir miktar sosis katıldı, afiyetle yenildi. Kayınpeder kibarca genç adama sordu: “ biraz daha ister miydiniz? “ dedi. Genç adam daha sonra gelecek olan yemekleri düşünerek:

“ teşekkür ederim, almayayım” dedi. Genç adam çorbadan tabii ki doymamıştı, ama gelecek yemeklere yer ayırmalıydı. Herkes tabaklarındaki yemeği bitirince kayınpeder tekrar  dua pozisyonu aldı. Yemek bitmişti. Genç adam sonradan öğrendiğine göre yaşlı kadın her perşembe akşamı için aynı yemeği yapıyordu. Gelen kim olursa olsun töresi böyle idi. Gelen genç damat için de töresini bozmamıştı.

 

ERDOĞAN ILDIZ

 

 

 

1 2 3 4 5 6 7 8
 
 

 
 

17 18 19 20 21 22 23 24
 
 

25 26 27 28 29 30    
 
 


 

© Erdoğan ILDIZ, Her hakkı saklıdır, yazılı izin olmadan çoğaltılamaz ve dağıtılamaz