29/08/2000
Kızın
ailesi kızlarının Müslüman bir Türk’ le evleneceğini duyduklarında
şoka girmişlerdi. Bu da normaldi. Zira kızın babası bir rahip,
annesi bir öğretmen, kardeşleri de bürokrat veya üniversitede öğretim
görevlileriydi. Kızlarının bir yabancı ile evlenebileceği hayatları
boyunca asla akıllarına gelmemişti. Kızın ailesi Den Haag da oturan
tipik konservatif Hollandalı bir aile idi.
Hali
ile iki genç evlendiklerinde nikah töreninde kızın ailesinden
kimsecikler yoktu. Kızın nikah şahitliğini, Türkiye’ de oturan ,Türk’
le evli Hollandalı bir kız arkadaşı yapmıştı. Gerçi sabahın köründe
saat 9.00 da kıyılan nikahta erkek tarafından da pek fazla davetli
yoktu. Gencin annesi, babası, kardeşleri ve birkaç yakın arkadaşları
nikahta hazır bulunuyorlardı. Gençler nikahtan sonra yürüyerek çalıştıkları
Kapalıçarşı’ da ki halıcı dükkanına gitmişlerdi. Akşam da Boğaz’
daki Aşiyan gazinosunda verdikleri bir ufak davet ile evlenme
merasimini noktalamışlardı.
Yıllar
sonra, önce kızın kardeşleri, sonra annesi, en son da babası
ziyaretlerine gelmiş, zar zor, kızın ailesi fiili durumu kabullenir
olmuşlardı. Hollanda’ dan gelen misafirler törelerimize göre ağırlanmışlar,
elden gelen yapılmıştı. Genç adam Malatyalı olduğu için ağırlama
ve ikramın önemini çocuklukta öğrenmiş, gelen misafirlere de izzet
ve ikram da kusur etmemişti. Çocukluğunda evlerine bir misafir gelse
veya ailesi bir ziyafet verse, hazırlıklar günler öncesinden başlardı.
Kayın pederlerin, damatların ziyaretleri daima önem taşırdı.
Ziyafet sofrasında yemeklerin biri gider, diğeri gelirdi. Olay önce
çorba ile başlar, arkasından sebzeli yemekler, sonra dolmalar vs.
gelir, bunu et yemekleri takip eder, arkasından tatlılar ve en son da
meyveler gelirdi. Bu yüzden davetliler gelen yemekleri temkinli yer,
daha sonra gelecek yemeklere midelerinde yer ayırırlardı. Gelen yemeğin
tadına bakmamak ayıp sayılırdı. Bir de ev sahibini “ Allah aşkına
biraz daha yiyin” kabilinden ısrarlarını da hesaba katarak
yemeklerden alınacak miktarı hesaplamak zorunluydu
Evlendiklerinden
bu yana 6 yıl geçmişti. Her sene kadın memleketine sıla hasretini
gidermek için yalnız gitmiş, oğlanın yoğun işlerinden dolayı kızın
baba evini ve akrabalarını memleketlerinde ziyaret imkanı olmamıştı.
O yıl kışa doğru kızın ailesini ziyaret etmeyi programlarına
koydular. Bir perşembe günü Türkiye’ den hareketle öğleden sonra
Den Haag ‘a vardılar. Kızın annesi babası üç katlı kocaman bir
evde yalnız yaşıyorlardı. Biraz hoş beşten sonra genç evliler şehri
dolaşmaya çıktılar. Tam saat 18.00 de eve geri dönmeleri
gerekiyordu. Zira yaşlı insanlar doğduklarından bu yana hep bu
saatte akşam yemeğini yiyorlardı. Tüm ülkede akşam yemekleri
genellikle bu saatte idi.
Vaktinden
önce eve döndüler, tam
saat 18.00 de masaya oturuldu. Kayınpeder yemek duası için pozisyon
alınca hep birlikte yaradana eller açılarak; Tanrıya verdiği rızktan
dolayı teşekkür edildi.
Kayınvalide
bir çorba kasesi ile göründü. Koyu bir bezelye çorbası idi. İçine
bir miktar sosis katıldı, afiyetle yenildi. Kayınpeder kibarca genç
adama sordu: “ biraz daha ister miydiniz? “ dedi. Genç adam daha
sonra gelecek olan yemekleri düşünerek:
“
teşekkür ederim, almayayım” dedi. Genç adam çorbadan tabii ki
doymamıştı, ama gelecek yemeklere yer ayırmalıydı. Herkes tabaklarındaki
yemeği bitirince kayınpeder tekrar
dua pozisyonu aldı. Yemek bitmişti. Genç adam sonradan öğrendiğine
göre yaşlı kadın her perşembe akşamı için aynı yemeği yapıyordu.
Gelen kim olursa olsun töresi böyle idi. Gelen genç damat için de töresini
bozmamıştı.
ERDOĞAN
ILDIZ
|